kilavuzyolu
  Kuran'da Tekfir kelimesi
 

  kuranTam Sorgu                      Kelime       تكفر

          ID  SureNo   ayetno  sureadi       ayetl       Arap       Latin      Diya       Ynur       Sates

           35            2           28  BAKARA SURESI

  كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا فَاَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمٖيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيٖيكُمْ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

  Keyfe tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten feahyâkum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûn.

  Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En

  sonunda O'na döndürüleceksiniz.

  Allah'a nasıl nankörlük ediyorsunuz?! Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet O'na döndürüleceksiniz.

  Allah'a nasıl nankörlük edersiniz ki, siz ölüler idiniz, O sizi diriltti; yine öldürecek, yine diriltecek; sonra O'na döndürüleceksiniz.

           92            2           85  BAKARA SURESI

  ثُمَّ اَنْتُمْ هٰؤُلَاءِ تَقْتُلُونَ اَنْفُسَكُمْ وَتُخْرِجُونَ فَرٖيقًا مِنْكُمْ مِنْ دِيَارِهِمْ تَظَاهَرُونَ عَلَيْهِمْ بِالْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاِنْ يَاْتُوكُمْ اُسَارٰى تُفَادُوهُمْ وَهُوَ مُحَرَّمٌ عَلَيْكُمْ اِخْرَاجُهُمْ اَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا

   جَزَاءُ مَنْ يَفْعَلُ ذٰلِكَ مِنْكُمْ اِلَّا خِزْىٌ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يُرَدُّونَ اِلٰى اَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

  Summe entum hâulâi tagtulûne enfusekum ve tuhricûne ferîgam minkum min diyârihim, tezâherûne aleyhim bil ismi vel udvân, ve iy yeé'tûkum

  usârâ tufâdûhum ve huve muharramun aleykum ıhrâcuhum, efetué'minûne bibağdıl kitâbi ve tekfurûne bibağd, femâ cezâu mey yef'alu zâlike

  minkum illâ hızyun fil hayâtid dunyâ, ve yevmel gıyâmeti yuraddûne ilâ eşeddil azâb, ve mallâhu biğâfilin ammâ tağmelûn.

  Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesime karşı kötülük ve zulümde yardımlaşarak; size haram olduğu hâlde onları yurtlarından çıkaran,

  size esir olarak geldiklerinde ise, fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz. Yoksa siz Kitab'ın (Tevrat'ın) bir kısmına inanıp, bir kısmını

  inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar

  azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.

  Bütün bunlardan sonra siz şu insanlarsınız: Birbirinizi öldürüyorsunuz. İçinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlar aleyhine kötülük

   ve düşmanlık hususunda dayanışmaya giriyorsunuz. Esasında onları yurtlarından çıkarmak size haram edildiği halde, esir olarak size

  geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz. Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası,

  dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise böyleleri azabın en şiddetlisine itilir. Allah, yapmakta olduklarınızdan

  habersiz değildir.

  Ama siz yine birbirinizi öldürüyorsunuz, sizden bir grubu yurtlarından çıkarıyorsunuz; onlara karşı günâh ve düşmanlık yapmakta

  birleşiyorsunuz, onları çıkarmak size yasaklanmış iken (çıkarıyorsunuz, sonra da) esir olarak geldiklerinde fidyelerini veriyor (kurtarıyor)sunuz.

  Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanın cezâsı, dünyâ hayâtında rezil olmaktan başka

  nedir? Kıyâmet gününde de (onlar) azâbın en şiddetlisine itilirler. Allâh yaptıklarınızı bilmez değildir.

          109            2         102  BAKARA SURESI

  وَاتَّبَعُوا مَا تَتْلُوا الشَّيَاطٖينُ عَلٰى مُلْكِ سُلَيْمٰنَ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمٰنُ وَلٰكِنَّ الشَّيَاطٖينَ كَفَرُوا يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ وَمَا اُنْزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ اَحَدٍ حَتّٰى يَقُولَا اِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ

  فَلَا تَكْفُرْ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهٖ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهٖ وَمَا هُمْ بِضَارّٖينَ بِهٖ مِنْ اَحَدٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرٰيهُ مَا لَهُ فِى الْاٰخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا

   بِهٖ اَنْفُسَهُمْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

  Vettebeû mâ tetluş şeyâtînu alâ mulki suleymân, ve mâ kefera suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sıhr, ve mâ unzile alel

  melekeyni bibâbile hârûte ve mârût, ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yegûlâ innemâ nahnu fitnetun felâ tekfur, feyeteallemûne minhumâ mâ

  yuferrigûne bihî beynel mer'i ve zevcih, ve mâ hum bidârrîne bihî min ehadin illâ biiznillâh, ve yeteallemûne mâ yedurruhum ve lâ yenfeuhum, ve

  legad alimû lemenişterâhu mâ lehû fil âhırati min halâg, ve lebié'se mâ şerav bihî enfusehum, lev kânû yağlemûn.

  Süleyman'ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü

  yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil'deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek

  suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek, "Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme"

  demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Hâlbuki

  onlar, Allah'ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri

  öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke

  bilselerdi!

  Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar

  küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı. Ve Babil'de Hârût ve Mârût adlı iki melek üzerine indirileni öğretiyorlardı. Oysa ki o iki melek,

  Biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma! demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. İnsanlar onlardan erkekle eşinin arasını açacakları

  şeyi öğreniyorlardı. Ne var ki, onlar onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni

   öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu satın alanın âhırette hiç bir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir. Öz benliklerini sattıkları şey ne

  kötüdür! Bir bilebilselerdi...

  Süleymân'ın hükümdarlığı hakkında onlar, şeytânların uydurdukları sözlere uydular (Süleymân'ın, büyü yaparak saltanatını kazandığını

  söyleyen şeytân ruhlu insanlara uyup, Süleymân'ın büyücü olduğuna inandılar). Oysa Süleymân (büyü yaparak) küfre gitmemişti. Fakat o

  şeytânlar küfre gittiler: İnsanlara büyü ve Bâbil'de Hârût ve Mârût adlı melekler(den ilham alan iki kişiy)e indirileni öğretiyorlar. Halbuki onlar: Biz

   bir fitneyiz (sizin için bir sınavız), sakın, küfre gitme(yin)! demedikçe kimseye bir şey öğretmiyorlardı. Fakat bunlar, onlardan, erkekle karısının

  arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Ama, onlar, Allâh'ın izni olmadan onunla hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine yarar vereni

  değil, zarar vereni öğreniyorlardı. Andolsun, onu sat(ıp onunla çıkar sağlay)anın, âhirette bir nasibi olmadığını gâyet iyi biliyorlardı.

  Vicdanlarını sattıkları şey ne kötüdür, keşke (bunu) bilselerdi!

  01 Ekim 2016 Cumartesi                                                                                                                    Sayfa 1 / 5


          ID  SureNo   ayetno  sureadi       ayetl       Arap       Latin      Diya       Ynur       Sates

          159            2         152  BAKARA SURESI

  فَاذْكُرُونٖى اَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا لٖى وَلَا تَكْفُرُونِ

  Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurûn.

  Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.

  Anın beni ki, anayım sizi. Şükredin bana, sakın nankörlük etmeyin!

  Öyle ise beni anın ki, ben de sizi anayım; bana şükredin, nankörlük etmeyin.

          363            3           70  AL-İ İMRAN SURESI

  يَا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَاَنْتُمْ تَشْهَدُونَ

  Yâ ehlel kitâbi lime tekfurûne biâyâtillâhi ve entum teşhedûn.

  Ey Kitap ehli! (Gerçeğe) şahit olduğunuz hâlde, niçin Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?

  Ey Ehlikitap! Gerçeğe tanık olup durduğunuz halde, Allah'ın ayetlerini neden inkâr ediyorsunuz?

  Ey Kitap ehli, (gerçeği) gördüğünüz halde, niçin Allâh'ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?

          391            3           98  AL-İ İMRAN SURESI

  قُلْ يَا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَاللّٰهُ شَهٖيدٌ عَلٰى مَا تَعْمَلُونَ

  Gul yâ ehlel kitâbi lime tekfurûne biâyâtillâh, vallâhu şehîdun alâ mâ tağmelûn.

  De ki: "Ey kitab ehli! Allah, yaptıklarınızı görüp dururken Allah'ın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?"

  De ki: Ey Ehlikitap! Allah, yaptıklarınıza tanıklık ederken, Allah'ın ayetlerini neden inkâr ediyorsunuz?

  De ki: Ey Kitap ehli, Allâh yaptıklarınıza tanık iken neden Allâh'ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?

          394            3         101  AL-İ İMRAN SURESI

  وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَاَنْتُمْ تُتْلٰى عَلَيْكُمْ اٰيَاتُ اللّٰهِ وَفٖيكُمْ رَسُولُهُ وَمَنْ يَعْتَصِمْ بِاللّٰهِ فَقَدْ هُدِىَ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقٖيمٍ

  Ve keyfe tekfurûne ve entum tutlâ aleykum âyâtullâhi ve fîkum rasûluh, ve mey yağtesım billâhi fegad hudiye ilâ sırâtım mustegîm.

  Size Allah'ın âyetleri okunup dururken ve Allah'ın Resûlü de aranızda iken dönüp nasıl inkâr edersiniz? Kim Allah'a sımsıkı bağlanırsa,

  kesinlikle o, doğru yola iletilmiştir.

  Allah'ın ayetleri size okunuyor, Resulü de aranızda; peki, nasıl küfre sapıyorsunuz? Kim Allah'a sarılırsa dosdoğru yola iletilmiştir o...

  Size Allâh'ın âyetleri okunmakta ve O'nun Elçisi de aranızda iken nasıl inkâr edersiniz? Kim Allah'a sarılırsa muhakkak ki o, doğru yola

  iletilmiştir.

          399            3         106  AL-İ İMRAN SURESI

  يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ فَاَمَّا الَّذٖينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ اَكَفَرْتُمْ بَعْدَ اٖيمَانِكُمْ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ

  Yevme tebyaddu vucûhuv ve tesveddu vucûh, feemmellezînesveddet vucûhuhum, ekefertum bağde îmânikum fezûgul azâbe bimâ kuntum tekfurûn.

  O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, "İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık

  azabı tadın" denilir.

  Gün gelir bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denir: İmanınızdan sonra küfre mi düştünüz? Hadi, saptığınız küfür

  yüzünden tadın azabı!

  O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara: İnanmanızdan sonra inkâr ettiniz ha? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azâbı

  tadın! (denilir).

  01 Ekim 2016 Cumartesi                                                                                                                    Sayfa 2 / 5


          ID  SureNo   ayetno  sureadi       ayetl       Arap       Latin      Diya       Ynur       Sates

          582            4           89  NİSA SURESI

  وَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُوا فَتَكُونُونَ سَوَاءً فَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ اَوْلِيَاءَ حَتّٰى يُهَاجِرُوا فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْ وَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ وَلِیًّا وَلَا نَصٖيرًا

  Veddû lev tekfurûne kemâ keferû fetekûnûne sevâen felâ tettehızû minhum evliyâe hattâ yuhâcirû fî sebîlillâh, fein tevellev fehuzûhum vagtulûhum

  haysu vecedtumûhum, ve lâ tettehızû minhum veliyyev ve lâ nasîrâ.

  Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar

  içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse, onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir

  yardımcı.

  Onlarla eşitlenesiniz diye kendilerinin küfre saptığı gibi küfre sapmanızı istediler. O halde, Allah yolunda göç edecekleri vakte kadar onlardan

  dostlar edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Bir daha da onlardan ne dost edinin ne de yardımcı.

  Sizin de kendileri gibi inkâr etmenizi istediler ki, onlarla bir olasınız. O halde onlar Allâh yolunda göç edinceye kadar onlardan dostlar

  edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, nerede bulursanız öldürün ve onlardan ne dost, ne de yardımcı tutmayın!

          624            4         131  NİSA SURESI

  وَلِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَلَقَدْ وَصَّيْنَا الَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَاِيَّاكُمْ اَنِ اتَّقُوا اللّٰهَ وَاِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَكَانَ اللّٰهُ غَنِيًّا حَمٖيدًا

  Ve lillâhi mâ fis semâvâti ve mâ fil ard, ve legad vassaynellezîne ûtul kitâbe min gablikum ve iyyâkum enittegullâh, ve in tekfurû feinne lillâhi mâ fis

  semâvâti ve mâ fil ard, ve kânallâhu ğaniyyen hamîdâ.

  Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere de, size de "Allah'a karşı gelmekten sakının" diye

  tavsiye ettik. Eğer inkâr ederseniz, (bilin ki) göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Allah, zengindir, övülmeye lâyıktır.

  Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız Allah'ındır. İnan olsun, hem sizden önce kitap verilenlere hem de size, Allah'tan sakının! diye önerdik.

  Nankörlüğe saparsanız şu bir gerçek ki, göklerdekiler de yerdekiler de Allah'ındır. Allah Ganî'dir, zenginliğine sınır yoktur; Hamîd'dir, övülen

  ve övendir.

  Göklerde ve yerde olanların hepsi Allâh'ındır. Sizden önce Kitap verilenlere de, size de Allah'tan korkun! diye tavsiye ettik. Eğer inkâr ederseniz,

  (bilin ki) göklerde ve yerde olanların hepsi Allâh'ındır. Allâh, zengindir, övgüye lâyıktır.

          663            4         170  NİSA SURESI

  يَا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَكُمُ الرَّسُولُ بِالْحَقِّ مِنْ رَبِّكُمْ فَاٰمِنُوا خَيْرًا لَكُمْ وَاِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٖيمًا حَكٖيمًا

  Yâ eyyuhen nâsu gad câekumur rasûlu bil haggı mir rabbikum feâminû hayral lekum, ve in tekfurû feinne lillâhi mâ fis semâvâti vel ard, ve

  kânallâhu alîmen hakîmâ.

  Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden hakkı (gerçeği) getirdi. O hâlde, kendi iyiliğiniz için iman edin. Eğer inkâr ederseniz bilin ki,

  göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

  Ey insanlar! Resul size Rabbinizden hakkı getirdi; artık inanın ona ki hayrınıza olsun. Nankörlük ederseniz göklerdekiler de yerdekiler de

  Allah'ındır. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.

  Ey İnsanlar, Elçi size, Rabbinizden gerçeği getirdi. Kendi yararınıza olarak (ona) inanın. Eğer inkâr ederseniz, bilin ki göklerde ve yerde

  olanlar Allâh'ındır. Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.

          819            6           30  ENAM SURESI

  وَلَوْ تَرٰى اِذْ وُقِفُوا عَلٰى رَبِّهِمْ قَالَ اَلَيْسَ هٰذَا بِالْحَقِّ قَالُوا بَلٰى وَرَبِّنَا قَالَ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ

  Ve lev tera iz vugıfû alâ rabbihim, gâle e leyse hâzâ bil hagg, gâlû belâ ve rabbinâ, gâle fezûgul azâbe bimâ kuntum tekfurûn.

  Rab'lerinin huzurunda durduruldukları vakit (hâllerini) bir görsen! (Allah) diyecek ki: "Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?" Onlar, "Evet,

  Rabbimize andolsun ki, gerçekmiş" diyecekler. (Allah), "Öyleyse inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı!" diyecek.

  Rableri huzurunda durdurulduklarını bir görsen! Sordu: Gerçek değil miymiş bu? Dediler: Rabbimize yemin olsun ki, gerçekmiş. Dedi: O halde,

   küfre sapmış olmanızdan dolayı tadın azabı.

  Onları Rablerinin huzûrunda durdurulmuş iken bir görsen: (Allâh) Bu gerçek değil miymiş? dedi. Dediler ki, Evet Rabbimiz hakkı için gerçektir!

  Öyle ise inkâr ettiğinizden dolayı azâbı tadın! dedi.

        1195            8           35  ENFAL SURESI

  وَمَا كَانَ صَلَاتُهُمْ عِنْدَ الْبَيْتِ اِلَّا مُكَاءً وَتَصْدِيَةً فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ

  Ve mâ kâne salâtuhum ındel beyti illâ mukâev ve tasdiyeh, fezûgul azâbe bimâ kuntum tekfurûn.

  Onların, Kâ'be'nin yanında duaları ıslık çalıp el çırpmaktan ibarettir. Öyle ise (ey müşrikler) inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı.

  Onların o evdeki namazı; ıslık çalmak, el çırpmak/engel olmaktan başka bir şey değildir. O halde, inkâr etmekte olduğunuz için tadın azabı.

  Onların Beyt(ullah) yanındaki namazları da, ıslık çalmadan ve el çırpmadan ibarettir. O halde inkârınızdan dolayı azâbı tadın!

  01 Ekim 2016 Cumartesi                                                                                                                    Sayfa 3 / 5


          ID  SureNo   ayetno  sureadi       ayetl       Arap       Latin      Diya       Ynur       Sates

        1758           14            8  İBRAHIM SURESI

  وَقَالَ مُوسٰى اِنْ تَكْفُرُوا اَنْتُمْ وَمَنْ فِى الْاَرْضِ جَمٖيعًا فَاِنَّ اللّٰهَ لَغَنِىٌّ حَمٖيدٌ

  Ve gâle mûsâ in tekfurû entum ve men fil ardı cemîan feinnallâhe leğaniyyun hamîd.

  Mûsâ, şöyle dedi: "Siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi nankörlük etseniz de gerçek şu ki, Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye lâyık

  olandır."

  Şöyle demişti Mûsa: Siz de yeryüzünde bulananların tümü de küfre saplansanız, hiç kuşkusuz Allah mutlak Ganî, mutlak Hamîd'dir.

  Ve Mûsâ dedi ki: Siz ve yeryüzünde bulunanlar hep nankörlük etseniz, iyi bilin ki Allâh zengindir, övülmüştür (sizin şükrünüze muhtaç değildir).

        3769           36           64  YASIN SURESI

  اِصْلَوْهَا الْيَوْمَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ

  Islevhel yevme bimâ kuntum tekfurûn.

  İnkâr ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!

  İnkâr edip durmanız yüzünden dalın oraya bugün!

  İnkârınızdan dolayı bugün oraya girin!

        4065           39            7  ZUMER SURESI

  اِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِىٌّ عَنْكُمْ وَلَا يَرْضٰى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَ وَاِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ لَكُمْ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ اِنَّهُ عَلٖيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

  İn tekfurû feinnallâhe ğaniyyun ankum ve lâ yerdâ liıbâdihil kufr, ve in teşkurû yerdahu lekum, ve lâ teziru vâziratuv vizra uhrâ, summe ilâ rabbikum

  merciukum feyunebbiukum bimâ kuntum tağmelûn, innehû alîmum bizâtis sudûr.

  Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. Ama kullarının inkâr etmesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz

  sizin için buna razı olur. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O da size

  yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.

  Eğer nankörlüğe saparsanız şu bir gerçek ki, Allah size muhtaç olmayacak bir Gani'dir. O, kulları için inkar ve nankörlüğe razı olmaz. Eğer

  şükrederseniz bunu sizin için rızasına uygun bulur. Hiçbir günahkar bir başkasının günahını yüklenmez. Sonunda dönüşünüz ancak

  Rabbinizedir. O size, işlemiş olduklarınızı haber verecektir. O, göğüslerin saklamakta olduklarını çok iyi bilir.

  Eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz Allâh, siz(in imanınız)a muhtaç değildir. Fakat kulları için küfre râzı olmaz. Ve eğer şükrederseniz sizin

  için ona râzı olur. Hiçbir günâhkâr, diğerinin günâhını çekmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir, (O), size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O,

  göğüslerin özünü bilir.

        4143           40           10  MUMIN SURESI

  اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا يُنَادَوْنَ لَمَقْتُ اللّٰهِ اَكْبَرُ مِنْ مَقْتِكُمْ اَنْفُسَكُمْ اِذْ تُدْعَوْنَ اِلَى الْاٖيمَانِ فَتَكْفُرُونَ

  İnnellezîne keferû yunâdevne lemagtullâhi ekberu mim magtikum enfusekum iz tud'avne ilel îmâni fetekfurûn.

  İnkâr edenler var ya, muhakkak onlara: "Allah'ın (size) gazabı, sizin kendinize olan gazabınızdan daha büyüktür. Çünkü siz imana çağırılırdınız

   da inkâr ederdiniz" diye seslenilir.

  Küfre batmış olanlara şöyle haykırılır: Allah'ın öfkesi, sizin kendi benliklerinize öfkenizden elbette ki daha büyüktür. Hani, siz imana

  çağrılıyordunuz da inkâr ediyordunuz!

  İnkâr edenlere de bağırılır: Allâh'ın (size) kızması, sizin kendi kendinize kızmanızdan daha büyüktür. Zira siz imânâ çağrılırdınız da inkâr

  ederdiniz!

        4227           41            9  FUSSILET SURESI

  قُلْ اَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذٖى خَلَقَ الْاَرْضَ فٖى يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُ اَنْدَادًا ذٰلِكَ رَبُّ الْعَالَمٖينَ

  Gul einnekum letekfurûne billezî halegal arda fî yevmeyni ve tec'alûne lehû endâdâ, zâlike rabbul âlemîn.

  De ki: "Siz mi yeri iki günde (iki evrede) yaratanı inkâr ediyor ve O'na ortaklar koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir."

  De ki: Siz, yerküreyi iki günde yaratana gerçekten nankörlük edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? Âlemlerin Rabbi'dir O.

  De ki: Siz mi arzı iki günde Yaratan'a nankörlük ediyor ve O'na eşler koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.

  01 Ekim 2016 Cumartesi                                                                                                                    Sayfa 4 / 5


          ID  SureNo   ayetno  sureadi       ayetl       Arap       Latin      Diya       Ynur       Sates

        4544           46           34  AHKAF SURESI

  وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذٖينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِ اَلَيْسَ هٰذَا بِالْحَقِّ قَالُوا بَلٰى وَرَبِّنَا قَالَ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ

  Ve yevme yuğradullezîne keferû alen nâr, eleyse hâzâ bil hagg, gâlû belâ ve rabbinâ, gâle fezûgul azâbe bimâ kuntum tekfurûn.

  İnkâr edenlere ateşe sunuldukları gün, "Bu gerçek değil miymiş?" denir. Onlar, "Evet, Rabbimize andolsun ki gerçekmiş" derler. Allah, "Öyle ise

   inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı azabı tadın!" der.

  Gün gelir, o inkâr edenler, ateşe arz edilir. Bu gerçek değil miymiş? diye sorulur. Elbette! Rabbimize yemin ederiz, gerçekmiş! derler. Allah

  buyurur: O halde, inkâr ettiğinizden ötürü tadın azabı!

  İnkâr edenler ateşe sunulacakları gün (Allâh onlara): (Nasıl), Bu gerçek değil miymiş? (der); Evet Rabbimiz hakkı için (gerçekmiş) derler.

  Öyleyse inkâr etmenizden dolayı azâbı tadın der.

        5152           60            2  MUMTEH1NE SURESI

  اِنْ يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُوا لَكُمْ اَعْدَاءً وَيَبْسُطُوا اِلَيْكُمْ اَيْدِيَهُمْ وَاَلْسِنَتَهُمْ بِالسُّوءِ وَوَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ

  İy yesgafûkum yekûnû lekum ağdâev ve yebsutû ileykum eydiyehum ve elsinetehum bis sûi ve veddû lev tekfurûn.

  Şâyet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman olurlar, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatırlar ve inkâr etmenizi arzu ederler.

  Onlar sizi ele geçirirlerse size düşman olurlar; ellerini ve dillerini size kötülükle uzatırlar, inkâra sapmanızı isterler.

  Onlar sizi ele geçirseler, size düşman olurlar, size ellerini, dillerini kötülükle uzatırlar ve inkâr etmenizi isterler.

  01 Ekim 2016 Cumartesi                                                                                                                    Sayfa 5 / 5

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol