kilavuzyolu
  Her Müslümanım Diyenin Mutlaka Cennete Gireceği Hurafesi
 

Tüm Kuran Ayetlerinde cennete gidecekler için orda ebedi kalınacağından bahsedilir.

Aynı şekilde Cehenneme gidecekler için de ebedi kalacakları bildirilir.

 

festeiz billahi mineş şeytanir racim. Bismillahirrahmanirrahim.

Kovulmuş Şeytan'ın şerrinden Allah'a sığının.

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile.

 

(BAKARA suresi 80. ayet)

Bir de dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında bize ateş dokunmayacaktır." De ki: "Allah'tan (bu hususta) bir söz mü aldınız. şâyet öyle ise Allâh verdiği sözden dönmez-yoksa Allâh hakkında bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?

 

(LOKMAN suresi 33. ayet)

 

S. Ateş

Ey insanlar, Rabbinizden korkun ve babanın, çocuğunun cezâsını çekmeyecei, çocuğun da babasının cezâsını çekmeyeceği (hiç kimse, kimsenin borcunu ödemeyeceği) günden çekinin. Allâh'ın va'di gerçektir. Dünyâ hayâtı sizi aldatmasın. O aldatıcı (şeytân), sizi Allâh hakkında (O'nun) yumuşak davranmasına, mühlet vermesine güvendirerek) aldatmasın.

(FATIR suresi 5. ayet)

 

S. Ateş

Ey insanlar, Allâh'ın va'di gerçektir; sakın dünyâ hayâtı sizi aldatmasın, o aldatıcı, sizi Allâh(ın affına güvendirmek sûreti) ile aldatmasın.

(MÜ'MİN suresi 4. ayet)

 

S. Ateş

İnkâr edenlerden başkası, Allâh'ın âyetleri hakkında mücâdele etmez. Onların (öyle) şehirlede dolaşmaları, seni aldatmasın.

 

 

Alıntı : http://www.mumsema.org/sizden-gelen-sorular/214524-cennet-ve-cehennemden-kurtulmak-icin-ibadet-edenden-daha-zalim-kim-olabilir-4.html

 

Cezanın bitiminden sonra şefaate ne gerek war., imanla ölen kişi zaten cezasını çektikten sonra cennete girecek.. 

Kalbinde iman bulunan we bu imanla ölen herkesin Cehennem’e girse bile sonunda Cennet’e gireceğini bildiren hadisler wardır. We bu Hadisler en güwenilir kaynaklarda geçmektedir.. (Buhari, Tewhid 19, 31, 36, 37; Müslim, İman 322, 334; Muwatta, 1/212)
 

 

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle dediği rivayet edilir:Rasulullah (sav) dedi ki: “Ümmetimden bazıları çok sayıda kişiye şefaat eder, bazıları bir kabileye şefaat eder; bazıları kendi yakınlarına şefaat eder; bazıları da tek bir kişiye şefaat ederek cennete girmelerini sağlar.” (Tirmîzi, Sıfat’ul- Kıyâmeh 12, 2440)“Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir.”Hadisi rivâyet eden Câbir dedi ki: “Büyük günahı olmayanın şefaate ne ihtiyacı olur!”

 

 

“Cennetlikler cennete, cehennemlikler de cehenneme girdikten (ve ancak Cenab-ı Hakk’ın bildiği bir müddet geçtikten) sonra Allah: ‘Bir hardal tanesi kadar imanı olanları cehennemden çıkarın’buyuracak ve çıkarılacaklardır…” (Buharî, İman, 15; Müslim, İman, 147-149).

Allah'ın Resûlü buyurdu:
"-Cehennemlikler; gerçekten onlar Cehennem'e müstahakdır. Onlar orada (azab içinde kıvranacak fakat) ne ölecekler ne de yaşayacaklar.
Onlar günahları-hataları sebebiyle ateş azabına uğrayacaklar ve ateş onları öldürecektir. Kömür haline geldikleri zaman da onlara şefaate erme izni verilecektir. Şefaate erenler sonra da bölük bölük getirilip Cennet nehirlerinin kenarlarına saçılacaktır.
(Alâkalı melekler tarafından Cennetliklere) emir verilecek:
- Ey Cennet Ehli! Bunların üzerine akıtınız; serpiniz.
Böylece selin sürükleyip götürdüğü topaklar içindeki bitkilerin (süratle) bittiği gibi onlar da yeniden vücud kazanarak hayat bulacaklardır.İ. Mace Zühd 37, Müslim İman 306

 

(Kıyamette şefaat edeceğim. Ya Rabbi, kalbinde hardal zerresi kadar iman olanları Cennete koy diyeceğim. Bunlar Cennete girecekler. Sonra, kalbinde az bir şey olanlara, Cennete girin diyeceğim.) [Buhari]

(Ahirette ilk şefaat eden ve şefaati kabul olan ben olacağım.)[İbni Mace]

(Ümmetimden, şirk üzere ölmeyen herkese Allah’ın izni ile şefaat edeceğim.) [Buhari, Müslim] 

(Kıyamet günü en önce ben şefaat edeceğim.) [Müslim] 

(Her peygamberin, müstecab [kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı, ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) [Buhari] 

(Benden önce hiçbir peygambere verilmeyen beş şeyden biri şefaattir. Şirk üzere ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [Bezzar] 

(Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.)[İmam-ı Ahmed, Nesai]

Peygamber efendimiz, günahkârlara şefaat edeceğini bildirince, Hazret-i Ebüdderda, (İmanı olan hırsız ve zâniler de şefaate kavuşacak mı) diye sual etti, (Evet, onlara da şefaat edeceğim)buyurdu. (Hatib)

(Günahı çok olanlara şefaat edeceğim.) [Hatib]

(Nefslerine aldananlara şefaat edeceğim.) [Deylemi]

(Kıyamette, kum sayısından daha çok kimseye şefaat ederim.)[Taberani]

(Kıyamette “Ya Rabbi, zerre kadar imanı olanı Cennete koy!” diyeceğim. Hepsi şefaatimle Cennete girecek.) [Buhari]

(Şefaatime inanmayan kimse, ona kavuşamaz.) [Şir’a]

(Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.)[Tirmizi]

(Ümmetimden geri kalan olur korkusu ile Cennete girdiğim halde tahtıma oturmam. Allahü teâlâya, "Ya Rabbi ümmetim ümmetim" derim. Rabbim "Ümmetine ne yapmamı istiyorsun?" buyurur. Ben de "Ya Rabbi onların hesaplarını çabuk gör, sıkıntıdan kurtulsunlar" derim. Cehennemliklerin listesi bana verilir. Onlara şefaat ederim. Hatta Cehennem hazini Malik "Ümmetinden cezalanacak kimse bırakmadın" der.) [Beyheki, Taberani]

(Rabbin sana [ahirette çeşitli nimetler, şefaat izni] verecek, sen de hoşnut, razı olacaksın) mealindeki
Duha suresi beşinci âyet-i kerimesi inince, Resulullah efendimizin, (Ümmetimden bir kişi Cehennemde kalsa razı oldum demem) diye söylediği tefsirlerde bildirilmiştir. (Tibyan)

 

 

 

festeiz billahi mineş şeytanir racim. Bismillahirrahmanirrahim.

Kovulmuş Şeytan'ın şerrinden Allah'a sığının.

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile.

 

 

 

DUHÂ SURESİ



S. Ateş: (1) Kuşluk vaktine andolsun,
E. Yüksel: (1) Andolsun kuşluk vaktine,

S. Ateş: (2) Sâkinleşen geceye andolsun ki,
E. Yüksel: (2) Ve dingin olduğu zaman geceye,

S. Ateş: (3) Rabbin, seni bırakmadı ve sana darılmadı.
E. Yüksel: (3) Rabbin seni ne bıraktı ne de sana darıldı.

S. Ateş: (4) Senin sonun, ilkinden iyi olacaktır.
E. Yüksel: (4) Senin için son (ahiret) ilkten (dünyadan) daha iyidir.

S. Ateş: (5) Rabbin, sana verecek ve sen râzı olacaksın.
E. Yüksel: (5) Rabbin yakında sana verecek ve sen de beğeneceksin.

S. Ateş: (6) O, seni yetim bulup barındırmadı mı?
E. Yüksel: (6) Seni bir öksüz olarak bulup barındırmadık mı?

S. Ateş: (7) Seni şaşırmış bulup yola iletmedi mi?
E. Yüksel: (7) Seni bir sapık olarak bulup doğruya iletmedik mi?

S. Ateş: (8) Seni fakir bulup zengin etmedi mi?
E. Yüksel: (8) Seni fakir bulup zengin etmedik mi?

S. Ateş: (9) Öyleyse sakın öksüzü ezme,
E. Yüksel: (9) Öyleyse, öksüzü yüzüstü bırakma.

S. Ateş: (10) Dilenciyi azarlama.
E. Yüksel: (10) Dilenciyi de azarlama.

S. Ateş: (11) Ve Rabbinin ni'metini anlat.
E. Yüksel: (11) Ve Rabbinin sana yaptığı iyilikleri de anlat.

 

 

 

 

5. ayetin ümmet ile ne alakası var çözemedim.

Bunlara ancak şu ayetle cevap verilir.

 

festeiz billahi mineş şeytanir racim. Bismillahirrahmanirrahim.

Kovulmuş Şeytan'ın şerrinden Allah'a sığının.

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile.

 

 

(NİSA suresi 46. ayet)

 

S. Ateş

Yahûdilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Dillerini eğip bükerek ve dini taşlayarak: "İşittik ve isyân ettik", "dinle, dinlemez olası" ve: "râ'inâ" diyorlar. Eğer onlar: "İşittik ve itâ'at ettik", "Dinle ve bize bak!" deselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Fakat Allâh, inkârlarından dolayı onları la'netlemiştir, pek az inanırlar.

 

(MÂİDE suresi 13. ayet)

 

S. Ateş

Sözlerini bozdukları için onları la'netledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Kendilerine öğütlenen şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, dâimâ onlardan hâinlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma, çünkü Allâh güzel davrananları sever.

 

(MÂİDE suresi 41. ayet)

 

S. Ateş

Ey Elçi, ağızlariyle "inandık" dedikleri halde kalbleri inanmamış olanlar arasında küfürde yarış edenler seni üzmesin. yahûdiler arasında da yalana kulak veren, sana gelmemiş olan bir kavme kulak verenler vardır. Onlar kelimeleri yerlerinden kaydırırlar: "Eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının!" derler. Allâh birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allâh'ın, kalblerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyâda rezillik var ve yine onlar için âhirette de büyük bir azâb vardır.

(EN'ÂM suresi 34. ayet)

 

S. Ateş

Senden önce de elçiler yalanlanmıştı. Yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabrettiler, nihâyet onlara yardımımız yetişti. Allâh'ın kelimelerini değiştirebilecek kimse yoktur. Sana da elçilerin haberinden bir parça gelmiştir.

 

(YÛNUS suresi 64. ayet)

 

S. Ateş

Dünyâ hayâtında da, âhirette de müjde onlara! Allâh'ın kelimeleri değişmez (O'nun verdiği söz, mutlaka yerine getirilir). İşte bu, büyük kurtuluştur.

 

Hırisyiyanlar da da aynı şekilde İlahi Kitaplarda olmamasına rağmen dine yama yapılmış şekilde inançlar vardır.

 

Alıntı: http://www.enfal.de/dinlertarihi/dinler%20tarihi/dinlertarihi/85.htm

 

Hıristiyanlıkta Aslî Günah ve Bunun Keffâreti İçin Oğul’un Çarmıha Gerilmesi Anlayışı

 

Aslî günah inanç ve anlayışının, Hz. İsa’nın tebliği ettiği tevhid akidesinde olmadığı kesindir. Buna rağmen, Pavlus tarafından hıristiyanlığa sokulmuş, insanın temiz fıtratını, Hz. Âdem’in Kur’an’da affedildiği belirtilen şahsî ve küçük hatasını tüm insanlara bulaştıran ve Hz. İsa’nın ülûhiyetine ve vaftiz törenine mesnet yapılan bâtıl anlayıştır aslî günah inancı. (Bkz. Korintoslular’a 2. Mektup, 5/21; Romalılar’a Mektup, 5/12).

İlk günah da denen aslî günah anlayışına göre, ilk günah, Hz. Âdem’in suçuyla başlamış ve bütün soyuna bulaşmıştır. Her doğan  insan,  babası  Adem’in  günahının   mirasından   dolayı günahkâr olarak doğar. Tanrı, kendi niteliğine sahip olan oğlu İsa’yı insanları bu suçtan, yani aslî günahtan kurtarmak için yeryüzüne göndermiştir. Kıyamet gününde de insanları diriltmek ve ilâhî bağışa kavuşturmak için yeryüzüne yeniden inecektir, ruh da bu yüzden ölümsüzdür. Yine insanın aslî günahından arınması için insanın kutsal kabul edilen suyla yıkanma zorunluğu vardır ki buna vaftiz denilir.

Hıristiyanlığın esaslarından biri de, Tanrı’nın bütün insanların günahlarına keffâret olmak üzere, onların affı için insan şekline girip yaşadıktan sonra ıstırap çekerek ölmesi, yani tekfir/keffâret, fidye inancıdır. Bu inancın, üç temel uzantısı vardır: Hz. İsa’nın tanrılığı, bütün insanlığın günahkâr olduğu ve insanlığın affı için fidye (kurban) anlayışı.

Kur’an’a göre, “Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü taşımaz.” (35/Fâtır, 18). Kaldı ki, Hz. Âdem, bütün insanlara taksim edildiği halde tükenmeyecek büyük bir suç işlemiş değildir. Hz. Âdem, beşer olarak küçük bir hata yaptı ve sonunda da affedildi ve peygamber seçildi. “Adem, Rabbinin buyruğuna karşı geldi de şaşırdı. Sonra Rabbi onu seçkin kıldı; tevbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti.” (20/Tâhâ, 121-122). İslâm, Hz. Âdem’in bu fiiline terim manasıyla ma’sıyet/günah demez, bu konudaki Kur’an tâbiri olan “zelle” (2/Bakara, 36) diye değerlendirir ve insan türünün imtihanla yücelmesi, düşmanını tanıması ve yeryüzünün halifesi olması gibi nice hikmetlere dayanan ilâhî irâde olarak değerlendirir. Hz. Âdem’e de, Hz. Havvâ’ya da suçlu gözüyle bakılıp, onlara kızılmaz.   

Günahın şahsîliği Kur’an’da olduğu gibi, Kitab-ı Mukaddes’te Eski Ahid’de de vardır. Hezekiel peygamber: “Suç işleyen can, ölecek olan odur; babanın fesadını oğul taşımaz ve oğlun fesadını baba taşımaz; sâlihin salâhı kendi üzerinde olur, kötünün kötülüğü de kendi üzerinde olur. Ve kötü adam, işlemiş olduğu suçların hepsinden döner ve bütün kanunlarını tutar ve hak olanı, doğru olanı yaparsa, elbette yaşayacak, ölmeyecektir. Yapmış olduğu günahlardan hiçbiri ona karşı anılmayacaktır. İşlediği salâhda yaşayacaktır.” (Hezekiel, 18/20-22)

Kitab-ı Mukaddes’teki şu ifadeyi, İsa’nın insanın aslî günahına fidye olarak çarmıha gerilmesi anlayışıyla birlikte bir değerlendirin: “Kötü adam, sâlihin fidyesidir. Hâin adam da doğruların.” (Süleyman’ın Meselleri, 21/18) Hz. Âdem ve tüm insanlık sâlih ve doğru olmamış sayılmalı veya sâlih ve doğrularsa Hz. İsa kötü ve hâin olmalı. Yine, fidye olan, tüm insanlık için faziletli bir fedâkârlık için ölen kimse, asılırken ‘Allah’ım, niçin beni bıraktın?’ der mi? “Ve dokuzuncu saate doğru, İsa: ‘Eli, Eli lama sabaktani?’ , yani ‘Allah’ım, Allah’ım, beni niçin bıraktın?’ diye yüksek sesle bağırdı.” (Matta, 27/46 ve Markos, 15/34)

Bu anlayışa göre, İsa’dan önce ölen insanlar, hıristiyanların da nübüvvetlerini kabul ettikleri peygamberler, hep günahkâr olarak öldüler ve cehennemi hak ettiler. İsa’nın keffaretinden, fidyesinden önce ve vaftiz yapılmadan öldüler, hepsi affedilmeyen ve affedilmeyecek günahla öbür dünyaya gittiler. Farzedelim ki insanlık, güzel fıtratla değil de doğuştan günah yükü ile hayata geliyor. Onların sonsuz merhametli  ve  dilediği  her  şeyi  yapan Rabbi, kendilerini direkt olarak affedemez mi? Tanrı, insanı kurtarmak için, insan kılığına girmekten başka çare bulamadı mı?

Çarmıha gerilip birkaç insan tarafından öldürülen biri, hiç tanrı mı olur? İnsanların günahlarını affetmek için başka çare mi bulamadı? Hıristiyanların en büyük âyinlerinden biri, Communion âyinidir. Bu âyin, ekmek ve şarapla yapılır.  Ekmek ve şarap, hıristiyanlara göre Hz. İsa’nın etini ve kanını simgeler. Kitab-ı Mukaddes’e göre, Hz. İsa, havârilerine dağıttığı ekmeğe, “bu benim vücudumdur” ve dağıttığı şaraba, “bu benim kanımdır” demiştir. Günahı affetmek için, onları daha beter günahkâr haline getirmek, Tanrı katili yapmak hangi akla sığar? İnsanlar, ellerini mâbudlarının kanına bulayarak mı affa nâil olacaklar? Hz. Âdem’e atfedilen Allah’ın bir emrini yerine getirmemek mi, yoksa Tanrı’yı/İsa’yı öldürmek mi daha büyüktür? Hangisi insanı daha suçlu yapar? Bir tek kişinin (insan veya Tanrı) ıstırap çekmesi ile bütün insanların kurtuluşunu temin etme tuhaf olmaz mı?

Bilindiği gibi, Hz. İsa, âhir zaman denilen, insanlık tarihinin sona yaklaştığı zamanlarda dünyaya gelmiştir. Yüce Allah, bunu insanları kurtarmak için yapsaydı, başlangıçta yapması gerekmez miydi? İnsanlığın büyük çoğunluğunu aftan mahrum etmesi, az bir kısmını (İsa’dan sonra gelenleri) bağışlamasının izahı başka nasıl yapılabilir? Yaratılıştan gelen mevhum ve uydurma bir günah. Sonra, her şeye kaadir ğafûr olarak inanılan Allah’ın onu affetmesinin binlerce yolu varken, bunları bırakarak ana karnına girip en âciz bir şekilde çocukluğunu geçirmesi, sonra perişanlık ve tazyik görmesi, sonunda da onları katil yaparak affetmesi...

Bunların masalda, efsane ve mitolojide yeri olabilir ama, dinde, hakikatte ve akılda yeri olmaz. Sonra olaya ahlâkî yönden bakalım: Günahtan kurtulduğuna inanan hıristiyana ne kalıyor? Kötü arzularına karşı nasıl mücadele ve mücahede edebilecektir? Çalışanla çalışmayanın, ibadet yapıp günahtan sakınanla bunları önemsemeyenin arasında fark kalmaz, hepsi İsa’nın çarmıha gerilmesiyle, komünyonla, vaftizle bağışlanıp eşit hale getirilmiyor mu?    

Hz. İsa, hiçbir şekilde kendisinin insanların günahlarına keffâret için, onların aslî günahlarına karşılık öldürüleceğini söylemedi. Bugünkü İncillerde de Hz. İsa’ya atfen böyle bir söz geçmez. Dinin temeli olacak esasları, en yakınlarına, Petrus gibi halifelerine söylemedi. Halbuki o, emaneti tebliğ etmiş, görevini yapmıştı. Bu olay bile, bu inançların sonradan uydurulduğunu isbat etmeye kâfidir.

Bu anlayış, ucuzculuktur, başkası seni kurtarsın, sen bir şey yapmadan bedavadan kurtul.  İnsanlığa işlemediği günahı yüklemek kadar bedavadan affolma anlayışı da saçmadır. Aynen kiliselerde günah çıkarma ve cennet satın alma gibi. Hıristiyanların büyük çapta etkilendiği Yunan mitoloji kahramanı Promete’nin insana ateş/ışık getirmek için ezalara katlanarak fedai olması gibi efsaneler Hz. İsa’ya monte edildi. Kahramanların sadece ismi değişerek putperestlik, hıristiyanlık maskesi taktı. Ve bu fedâkârlığın bedeli de en az Promete’ninki kadar trajik: “Mesih, bizim uğrumuza lânet olmuş olarak, bizi şeriatın lânetinden kurtardı, çünkü yazılmıştır: ‘Ağaç üzerine her asılan lânetlidir.” (Pavlus’un Galatyalılara Mektubu, 3/14) Bir peygambere bu kadar büyük iftiraya pes doğrusu; hem tanrı, hem de lânetli!     

Hâlâ affedilmeyen günah kaldıysa, veya bir hıristiyan çeşitli haramlara dalıyorsa ne gam? Papazlar ne güne duruyor? Absolüsyon imdada yetişecektir. Absolüsyon: Günah bağışlama demektir. Hıristiyanlıkta günahlarını papazlara açıklayıp itiraf edenlerin papaz tarafından günahlarının bağışlanabileceğine inanılır. Günahları papazlar  tarafından  affedilenler,  böylelikle

günahlardan arınmış olurlar. Bu affetme, papazlar tarafından tanrı adına yapılmaktadır. Katolik mezhebinde, eski ve imtiyazlı olan günah çıkarma kurumu, ibtidâî şeklinden uzaklaşsa da hâlâ varlığını sürdürmektedir. İslâm’da ise, bilindiği gibi, doğrudan doğruya, aracısız ve formalitesiz olarak Allah’tan istenen aftan başka tevbe ve af dileme, günah çıkarma şekli yoktur.

 

CENNET CEHENNEM AYETLERİ

 

festeiz billahi mineş şeytanir racim. Bismillahirrahmanirrahim.

Kovulmuş Şeytan'ın şerrinden Allah'a sığının.

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile.

 

(BAKARA suresi 80. ayet)

Bir de dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında bize ateş dokunmayacaktır." De ki: "Allah'tan (bu hususta) bir söz mü aldınız. şâyet öyle ise Allâh verdiği sözden dönmez-yoksa Allâh hakkında bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?

 

(ÂLİ IMRÂN suresi 23. ayet)

Baksana Kitaptan kendilerine bir pay verilmiş olanlar, aralarında hüküm versin diye Allâh'ın Kitabına çağırılıyorlar da sonra onlardan bir topluluk yüz çevirerek dönüyorlar.

(ÂLİ IMRÂN suresi 24. ayet)

Bu hareketleri, onların: "Bize, ateş sayılı birkaç günden başka dokunmayacak." demelerinden ileri gelmektedir. Uydurdukları şeyler, onları dinlerinde yanıltmıştır...

 

(BAKARA suresi 25. ayet)

İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine âidolduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıkça: "Bu, daha önce de rızıklandığımız şeydir, (dünyâda iken de bu rızıktan yemiştik)" derler. (Cennetteki bu rızık), onlara, o(dedikleri)ne benzer verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır ve onlar orada ebedi kalacaklardır.

(BAKARA suresi 39. ayet)

"İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar ise ateş halkıdır, onlar orada ebedi kalacaklardır."

(BAKARA suresi 162. ayet)

Ebedi la'net içinde kalırlar. Ne kendilerinden azâb hafifletilir, ne de onlara fırsat verilir.

(BAKARA suresi 257. ayet)

Allâh, inananların dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. kâfirlerin dostları da tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır. Onlar ateş halkıdır, orada ebedi kalacaklardır.

(ÂLİ IMRÂN suresi 88. ayet)

O(la'net)in içinde ebedi kalacaklardır. Onlardan azâb hafifletilmeyecek ve onlara asla fırsat verilmeyecektir.

(ÂLİ IMRÂN suresi 198. ayet)

Fakat Rablerinden korkanlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler var. Orada ebedi kalacaklar, Allâh tarafından ağırlanacaklardır. İyiler için Allâh yanında bulunan ödüller ise (dünyâ varlığından) daha hayırlıdır.

 

(KEHF suresi 105. ayet)

İşte onlar, Rablerinin âyetlerini ve O'na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden eylemleri boşa çıkan kimselerdir. (Yaptıkları işler tamamen boşa çıktığından) kıyâmet günü onlar için bir terazi kurmayız (veya onlara hiçbir değer vermeyiz).

(ENBİYÂ suresi 47. ayet)

Kıyâmet günü için adâlet terâzileri kurarız. Hiç kimseye bir haksızlık edilmez (insanın yaptığı iş), bir hardal dânesi ağırlığınca da olsa onu getiririz. Hesab gören olarak biz yeteriz.

 

 

Hâlâ müslüman günahı kadar cehennemde yanacak sonra cennete gidecek diyenler var.

Kur'an-ı Kerimde yukarıdaki cennet cehennem ayetleri gibi daha birçok ayet var ve tüm ayetlerde cennete gidecekler ebedi kalacak cehenneme gidenlerde orda ebedi kalacaklar der.

Allah yakacağını cennet sokmaz. Cennete koyacağını da yakmaz. Ayetler böyle diyor.

Bu ayetlerden habersizler mi acaba ?

 

Ayetleri inkar eden yada gerçekleri gizleyenlerin vay haline.

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol