Diyanet Meali :
33.37 - Hani sen Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, "Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah'tan sakın" diyordun. İçinde, Allah'ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. Zeyd, eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü'minlere bir zorluk olmasın. Allah'ın emri mutlaka yerine getirilmiştir.
Ahzab Kelime çevirisi
36.Ve şey,Olur,Müminler için,Ve değil,İnanılan,Ne zaman,Tamamla,Allah,Ve resulu,Emri,Ması için,Tamamı,Onlar için,Bu hayrları,den,Emrim,Ve her kim,Asi olur,Allah,Ve resulune,Olduğunda kesinlikle,Deli,Delilik,Açık
37. Ve ne zaman,Denildi,Onun için,Niğmet,Allah,Ona,Ve niğmeti,Ona,Sakla,Senin,Zevceni,Ve kıymet ver,Allah,Gizledin,İçinde,Kendin,Şey,Allah,Sezen,Korkarsın,Bu insan,Ve Allah,Doğrula,Ması için,Korunulan,Olduğu zaman,Tamamla,Artır,Ondan,Ve sürcü,Zevcene,Senin için,değil,Tamamı,Üzerinde,Müminler,Çıkarmak,İçinde,Zevce,Bildirilen,Ne zaman,Tamamlayıcı,Onlardan,Ve sürcü,Ve oldu,Emri,Allah,Yapan
38.Şey,Olur,Üzerinde,Nebiyye,den,Çıkan,Şeyin içinde,Olduğunda,Allah,Ona,Yasası,Allah,İçinde,Onlar,Tatlı,Den,Kabul et,Ve oldu,Emri,Allah,Karar veren,Devresine kıymet veren
39.Onlar,Bildiren,Risaleti,Allah,Ve ondan kork,Ve değil,Kork,Tek olan,Ancak,Allah,Ve yeterli,İlahının,Hesabı
40.Şey,Olur,Muhammed,Baba,Tek,den,Adamların,Ve lakin,Resul,Allah,Ve mühürle,Nebi,Ve oldu,Allah,tamamının,İradesi,Bütün-bilme
41.Ey,Onlar,inanan,Hatırla,Allah,Zikret,Birçok
Kelime Kelime Çeviri
36 |
|
|
|
KelimeNo |
Root |
KelimeAr |
anlamı |
1 |
و|ما |
وَمَا |
Ve şey |
2 |
ك و ن |
كَانَ |
Olur |
3 |
أ م ن |
لِمُؤْمِنٍۢ |
Müminler için |
4 |
لا|و |
وَلَا |
Ve değil |
5 |
أ م ن |
مُؤْمِنَةٍ |
İnanılan |
6 |
إِذَا |
إِذَا |
Ne zaman |
7 |
ق ض ي |
قَضَى |
Tamamla |
8 |
أ ل ه |
ٱللهُ |
Allah |
9 |
ر س ل |
وَرَسُولُهُۥٓ |
Ve resulu |
10 |
أ م ر |
أَمْرًا |
Emri |
11 |
ان |
أَن |
Ması için |
12 |
ك و ن |
يَكُونَ |
Tamamı |
13 |
ل|هم |
لَهُمُ |
Onlar için |
14 |
خ ي ر |
ٱلْخِيَرَةُ |
Bu hayrları |
15 |
من |
مِنْ |
den |
16 |
أ م ر |
أَمْرِهِمْ |
Emrim |
17 |
من|و |
وَمَن |
Ve her kim |
18 |
ع ص ي |
يَعْصِ |
Asi olur |
19 |
أ ل ه |
ٱللهَ |
Allah |
20 |
ر س ل |
وَرَسُولَهُۥ |
Ve resulune |
21 |
ف|قد |
فَقَدْ |
Olduğunda kesinlikle |
22 |
ض ل ل |
ضَلَّ |
Deli |
23 |
ض ل ل |
ضَلَٰلًۭا |
Delilik |
24 |
ب ي ن |
مُّبِينًۭا |
Açık |
|
|
|
|
37 |
|
|
|
KelimeNo |
Root |
KelimeAr |
anlamı |
1 |
إِذ |
وَإِذْ |
Ve ne zaman |
2 |
ق و ل |
تَقُولُ |
Denildi |
3 |
ٱلَّذِى |
لِلَّذِىٓ |
Onun için |
4 |
ن ع م |
أَنْعَمَ |
Niğmet |
5 |
أ ل ه |
ٱللهُ |
Allah |
6 |
على|ه |
عَلَيْهِ |
Ona |
7 |
ن ع م |
وَأَنْعَمْتَ |
Ve niğmeti |
8 |
على|ه |
عَلَيْهِ |
Ona |
9 |
م س ك |
أَمْسِكْ |
Sakla |
10 |
على|ك |
عَلَيْكَ |
Senin |
11 |
ز و ج |
زَوْجَكَ |
Zevceni |
12 |
و ق ي |
وَٱتَّقِ |
Ve kıymet ver |
13 |
أ ل ه |
ٱللهَ |
Allah |
14 |
خ ف ي |
وَتُخْفِى |
Gizledin |
15 |
فى|ما |
فِى |
İçinde |
16 |
ن ف س |
نَفْسِكَ |
Kendin |
17 |
ما |
مَا |
Şey |
18 |
أ ل ه |
ٱللهُ |
Allah |
19 |
ب د و |
مُبْدِيهِ |
Sezen |
20 |
خ ش ي |
وَتَخْشَى |
Korkarsın |
21 |
ن و س |
ٱلنَّاسَ |
Bu insan |
22 |
أ ل ه |
وَٱللهُ |
Ve Allah |
23 |
ح ق ق |
أَحَقُّ |
Doğrula |
24 |
ان |
أَن |
Ması için |
25 |
خ ش ي |
تَخْشَىٰهُ |
Korunulan |
26 |
ف|لما |
فَلَمَّا |
Olduğu zaman |
27 |
ق ض ي |
قَضَىٰ |
Tamamla |
28 |
ز ي د |
زَيْدٌۭ |
Artır |
29 |
من|ها |
مِّنْهَا |
Ondan |
30 |
و ط ر |
وَطَرًۭا |
Ve sürcü |
31 |
ز و ج |
زَوَّجْنَٰكَهَا |
Zevcene |
32 |
كى|ل |
لِكَىْ |
Senin için |
33 |
لا |
لَا |
değil |
34 |
ك و ن |
يَكُونَ |
Tamamı |
35 |
ع ل ى |
عَلَى |
Üzerinde |
36 |
أ م ن |
ٱلْمُؤْمِنِينَ |
Müminler |
37 |
ح ر ج |
حَرَجٌۭ |
Çıkarmak |
38 |
فى |
فِىٓ |
İçinde |
39 |
ز و ج |
أَزْوَٰجِ |
Zevce |
40 |
د ع و |
أَدْعِيَآئِهِمْ |
Bildirilen |
41 |
إِذَا |
إِذَا |
Ne zaman |
42 |
ق ض ي |
قَضَوْا۟ |
Tamamlayıcı |
43 |
من|هن |
مِنْهُنَّ |
Onlardan |
44 |
و ط ر |
وَطَرًۭا |
Ve sürcü |
45 |
ك و ن |
وَكَانَ |
Ve oldu |
46 |
أ م ر |
أَمْرُ |
Emri |
47 |
أ ل ه |
ٱللهِ |
Allah |
48 |
ف ع ل |
مَفْعُولًۭا |
Yapan |
|
|
|
|
|
|
|
|
38 |
|
|
|
KelimeNo |
Root |
KelimeAr |
anlamı |
1 |
ما |
مَّا |
Şey |
2 |
ك و ن |
كَانَ |
Olur |
3 |
ع ل ى |
عَلَى |
Üzerinde |
4 |
ن ب أ |
ٱلنَّبِىِّ |
Nebiyye |
5 |
من |
مِنْ |
den |
6 |
ح ر ج |
حَرَجٍۢ |
Çıkan |
7 |
فى|ما |
فِيمَا |
Şeyin içinde |
8 |
ف ر ض |
فَرَضَ |
Olduğunda |
9 |
أ ل ه |
ٱللهُ |
Allah |
10 |
ل | ه |
لَهُۥ |
Ona |
11 |
س ن ن |
سُنَّةَ |
Yasası |
12 |
أ ل ه |
ٱللهِ |
Allah |
13 |
فى|ما |
فِى |
İçinde |
14 |
ٱلَّذِى |
ٱلَّذِينَ |
Onlar |
15 |
خ ل و |
خَلَوْا۟ |
Tatlı |
16 |
من |
مِن |
Den |
17 |
ق ب ل |
قَبْلُ |
Kabul et |
18 |
ك و ن |
وَكَانَ |
Ve oldu |
19 |
أ م ر |
أَمْرُ |
Emri |
20 |
أ ل ه |
ٱللهِ |
Allah |
21 |
ق د ر |
قَدَرًۭا |
Karar veren |
22 |
ق د ر |
مَّقْدُورًا |
Devresine kıymet veren |
|
|
|
|
|
|
|
|
39 |
|
|
|
KelimeNo |
Root |
KelimeAr |
anlamı |
1 |
ٱلَّذِى |
ٱلَّذِينَ |
Onlar |
2 |
ب ل غ |
يُبَلِّغُونَ |
Bildiren |
3 |
ر س ل |
رِسَٰلَٰتِ |
Risaleti |
4 |
أ ل ه |
ٱللهِ |
Allah |
5 |
خ ش ي |
وَيَخْشَوْنَهُۥ |
Ve ondan kork |
6 |
لا|و |
وَلَا |
Ve değil |
7 |
خ ش ي |
يَخْشَوْنَ |
Kork |
8 |
أ ح د |
أَحَدًا |
Tek olan |
9 |
إِلَّا |
إِلَّا |
Ancak |
10 |
أ ل ه |
ٱللهَ |
Allah |
11 |
ك ف ي |
وَكَفَىٰ |
Ve yeterli |
12 |
أ ل ه |
بِٱللهِ |
İlahının |
13 |
ح س ب |
حَسِيبًۭا |
Hesabı |
|
|
|
|
|
|
|
|
40 |
|
|
|
KelimeNo |
Root |
KelimeAr |
anlamı |
1 |
ما |
مَّا |
Şey |
2 |
ك و ن |
كَانَ |
Olur |
3 |
حمد|محمد |
مُحَمَّدٌ |
Muhammed |
4 |
أ ب و |
أَبَآ |
Baba |
5 |
أ ح د |
أَحَدٍۢ |
Tek |
6 |
من |
مِّن |
den |
7 |
ر ج ل |
رِّجَالِكُمْ |
Adamların |
8 |
لكن|و |
وَلَٰكِن |
Ve lakin |
9 |
ر س ل |
رَّسُولَ |
Resul |
10 |
أ ل ه |
ٱللهِ |
Allah |
11 |
خ ت م |
وَخَاتَمَ |
Ve mühürle |
12 |
ن ب أ |
ٱلنَّبِيِّـۧنَ |
Nebi |
13 |
ك و ن |
وَكَانَ |
Ve oldu |
14 |
أ ل ه |
ٱللهُ |
Allah |
15 |
ك ل ل |
بِكُلِّ |
tamamının |
16 |
ش ي أ |
شَىْءٍ |
İradesi |
17 |
ع ل م |
عَلِيمًۭا |
Bütün-bilme |
|
|
|
|
|
|
|
|
41 |
|
|
|
KelimeNo |
Root |
KelimeAr |
anlamı |
1 |
ايى|ها|يا |
يَٰٓأَيُّهَا |
Ey |
2 |
ٱلَّذِى |
ٱلَّذِينَ |
Onlar |
3 |
أ م ن |
ءَامَنُوا۟ |
inanan |
4 |
ذ ك ر |
ٱذْكُرُوا۟ |
Hatırla |
5 |
أ ل ه |
ٱللهَ |
Allah |
6 |
ذ ك ر |
ذِكْرًۭا |
Zikret |
7 |
ك ث ر |
كَثِيرًۭا |
Birçok |
**********************************************
Kök: خ ت م
خَاتَمَ hatem kelimesi
77 2 Bakara 7
خَتَمَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَعَلٰى سَمْعِهِمْ وَعَلٰى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظٖيمٌ
Hatemallâhu alâ gulûbihim ve alâ sem'ıhim, ve alâ ebsârihim ğışâveh, ve lehum azâbun azîm.
Allah onların kalpleri, kulakları üzerine mühür basmıştır. Onların kafa gözleri üstünde de bir perde vardır. Onlar için korkunç bir azap
öngörülmüştür.
16893 6 Enam 46
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَخَذَ اللّٰهُ سَمْعَكُمْ وَاَبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلٰى قُلُوبِكُمْ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَاْتٖيكُمْ بِهٖ اُنْظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ الْاٰيَاتِ ثُمَّ هُمْ يَصْدِفُونَ
Gul eraeytum in ehazallâhu sem'akum ve ebsârakum ve hateme alâ gulûbikum men ilâhun ğayrullâhi yeé'tîkum bih, unzur keyfe nusarriful âyâti summe
hum yasdifûn.
De ki: Düşünün bakalım; Allah, işitme gücünüzü, gözlerinizi alsa, kalpleriniz üzerine mühür bassa, Allah'tan başka hangi ilah onları size geri
verecek? Bak nasıl türlü türlü açıklıyoruz ayetleri, yine de yüz çeviriyorlar!
54469 33 Ahzap 40
مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّٖنَ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا
Mâ kâne muhammedun ebâ ehadim mir ricâlikum ve lâkir rasûlallâhi ve hâtemen nebiyyîn, ve kânallâhu bikulli şey'in alîmâ.
Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; O, Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah herşeyi gereğince biliyor.
57223 36 Yasin 65
اَلْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلٰى اَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا اَيْدٖيهِمْ وَتَشْهَدُ اَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
El yevme nahtimu alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn.
O gün, ağızlarını mühürleyeceğiz. Bize elleri konuşacak, ayakları da kazanmış olduklarına tanıklık edecek.
62604 42 Sura 24
اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا فَاِنْ يَشَاِ اللّٰهُ يَخْتِمْ عَلٰى قَلْبِكَ وَيَمْحُ اللّٰهُ الْبَاطِلَ وَيُحِقُّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهٖ اِنَّهُ عَلٖيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
Em yegûlûnefterâ alallâhi kezibâ, feiy yeşeillâhu yahtim alâ galbik, ve yemhullâhul bâtıle ve yuhıggul hagga bikelimâtih, innehû alîmum bizâtis sudûr.
Yoksa, yalan düzüp Allah'a iftira etti mi diyorlar? Allah dilerse senin kalbini mühürler; bâtılı mahveder ve hakkı kendi sözleriyle gerçekleştirir.
Kuşkusuz O, göğüslerin özündekini çok iyi bilir.
64494 45 Casiye 23
اَفَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰیهُ وَاَضَلَّهُ اللّٰهُ عَلٰى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلٰى سَمْعِهٖ وَقَلْبِهٖ وَجَعَلَ عَلٰى بَصَرِهٖ غِشَاوَةً فَمَنْ يَهْدٖيهِ مِنْ بَعْدِ اللّٰهِ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Eferaeyte menittehaze ilâhehû hevâhu ve edallehullâhu alâ ılmiv ve hateme alâ sem'ıhî ve galbihî ve ceale alâ besarıhî ğışâveh, femey yehdîhi mim
bağdillâh, efelâ tezekkerûn.
Kendisinin ilahı olarak kendi duygu ve arzusunu almış kişiyi gördün mü? Allah onu bir ilim üzerine saptırmış, kulağı ve kalbi üzerine mühür basmış,
gözünün üstüne de bir perde çekmiştir. Allah'tan sonra ona kim kılavuzluk edecektir. Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz?
75903 83 Mutaffifin 25
يُسْقَوْنَ مِنْ رَحٖيقٍ مَخْتُومٍ
Yusgavne mir rahîgım mahtûm.
Katıksız, damgalı bir içecekten içirilirler,
75904 83 Mutaffifin 26
خِتَامُهُ مِسْكٌ وَفٖى ذٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ
Hıtâmuhû misk, ve fî zâlike felyetenâfesil mutenâfisûn.
Ki sonu bir misktir. İşte, yarışanlar böyle bir şey için yarışsınlar!
********************************************************
Zaydun kelimesi زَيْدٌۭ
Kök: ز ي د
113 2 Bakara 10
فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَهُمُ اللّٰهُ مَرَضًا وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ
Fî gulûbihim meradun fezâdehumullâhu meradâ, ve lehum azâbun elîmum bimâ kânû yekzibûn.
Kalplerinde bir hastalık vardır da Allah onları hastalık yönünden daha ileri götürmüştür. Ve onlar için, yalancılık etmiş olmaları yüzünden acıklı bir
azap öngörülmüştür.
857 2 Bakara 58
وَاِذْ قُلْنَا ادْخُلُوا هٰذِهِ الْقَرْيَةَ فَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ رَغَدًا وَادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا وَقُولُوا حِطَّةٌ نَغْفِرْ لَكُمْ خَطَايَاكُمْ وَسَنَزٖيدُ الْمُحْسِنٖينَ
Ve iz gulnedhulû hâzihil garyete fekulû minhâ haysu şié'tum rağadev vedhulul bâbe succedev ve gûlû hittatun nağfirlekum hatâyâkum, ve senezîdul
muhsinîn.
Şöyle demiştik: Girin şu kente; orada, dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Kapıdan secde ederek girin ve 'Affet bizi!' deyin ki, hatalarınızı bağışlayalım.
Biz güzel davranıp, güzellik üretenlere daha fazlasını da veririz.
4947 2 Bakara 247
وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ اِنَّ اللّٰهَ قَدْ بَعَثَ لَكُمْ طَالُوتَ مَلِكًا قَالُوا اَنّٰى يَكُونُ لَهُ الْمُلْكُ عَلَيْنَا وَنَحْنُ اَحَقُّ بِالْمُلْكِ مِنْهُ وَلَمْ يُؤْتَ سَعَةً مِنَ الْمَالِ قَالَ اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰیهُ عَلَيْكُمْ وَزَادَهُ بَسْطَةً فِى الْعِلْمِ وَالْجِسْمِ وَاللّٰهُ يُؤْتٖى مُلْكَهُ مَنْ
يَشَاءُ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ
Ve gâle lehum nebiyyuhum innallâhe gad bease lekum tâlûte melikâ, gâlû ennâ yekûnu lehul mulku aleynâ ve nahnu ehaggu bil mulki minhu ve lem
yué'te seatem minel mâl, gâle innallâhestafâhu aleykum ve zâdehû bestaten fil ılmi vel cism, vallâhu yué'tî mulkehû mey yeşâé', vallâhu vâsiun alîm.
Peygamberleri onlara dedi ki: Allah, Tâlût'u size kral gönderdi. Şöyle konuştular: O bizim üzerimizde nasıl saltanat kurabilir? Yönetimde biz ondan
daha çok hak sahibiyiz. Ona bir mal genişliği de verilmemiştir. Peygamber dedi ki: Allah onu seçip size üst olarak gönderdi. Onu bilgi ve beden gücü
yönünden üstün kıldı. Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, mülkü genişletendir, her şeyi bilendir.
7676 3 Ali imran 90
اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا بَعْدَ اٖيمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَنْ تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْ وَاُولٰئِكَ هُمُ الضَّالُّونَ
İnnellezîne keferû bağde îmânihim summezdâdû kufral len tugbele tevbetuhum, ve ulâike humud dâllûn.
İmanlarından sonra küfre sapmış, sonra da küfürde daha da azıtmış olanların tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar, sapıkların ta kendileridir.
9114 3 Ali imran 173
اَلَّذٖينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ اٖيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيلُ
Ellezîne gâle lehumun nâsu innen nâse gad cemeû lekum fahşevhum fezâdehum îmânâ, ve gâlû hasbunallâhu ve niğmel vekîl.
O müminler ki, insanlar kendilerine, Halk size karşı bir araya gelmiş, korkun onlardan! dediklerinde, bu onların imanını artırdı da şöyle söylediler:
Allah bize yeter. Ne güzel Vekîl'dir O!
9193 3 Ali imran 178
وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا اَنَّمَا نُمْلٖى لَهُمْ خَيْرٌ لِاَنْفُسِهِمْ اِنَّمَا نُمْلٖى لَهُمْ لِيَزْدَادُوا اِثْمًا وَلَهُمْ عَذَابٌ مُهٖينٌ
Ve lâ yahsebennelezîne keferû ennema numlî lehum hayrul lienfusihim, innemâ numlî lehum liyezdâdû ismâ, ve lehum azâbum muhîn.
Küfre sapanlar, onlara süre tanımamızın kendileri için hayırlı olduğunu asla düşünmesinler. Onlara, biraz daha günah işlesinler diye süre
veriyoruz. Yere geçirecek bir azap var onlar için.
12617 4 Nisa 137
اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ اٰمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ سَبٖيلًا
İnnellezîne âmenû summe keferû summe âmenû summe keferû summezdâdû kufral lem yekunillâhu liyağfira lehum ve lâ liyehdiyehum sebîlâ.
Onlar ki inandılar, sonra küfre saptılar; yine inandılar, tekrar küfre saptılar, sonra da küfrü artırdılar; işte Allah onları affetmeyecek, onları hiçbir yola
kılavuzlamayacaktır.
13279 4 Nisa 173
فَاَمَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفّٖيهِمْ اُجُورَهُمْ وَيَزٖيدُهُمْ مِنْ فَضْلِهٖ وَاَمَّا الَّذٖينَ اسْتَنْكَفُوا وَاسْتَكْبَرُوا فَيُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا اَلٖيمًا وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِیًّا وَلَا نَصٖيرًا
Feemmellezîne âmenû ve amilus sâlihâti feyuveffîhim ucûrahum ve yezîduhum min fadlih, ve emmellezînestenkefû vestekberû feyuazzibuhum azâben
elîmev ve lâ yecidûne lehum min dûnillâhi veliyyev ve lâ nasîrâ.
Bunun ardından da inanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanların ödüllerini tam verecek ve lütfundan onlara fazlalıklar da bağışlayacaktır. Kulluktan
çekinip büyüklük taslayanlara gelince, onlara korkunç bir azapla azap edecektir. Böyleleri, kendileri için Allah'tan başka ne bir dost bulacaklardır ne
de bir yardımcı.
14941 5 Maide 64
وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ اَيْدٖيهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُوا بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَاءُ وَلَيَزٖيدَنَّ كَثٖيرًا مِنْهُمْ مَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ كُلَّمَا
اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُ وَيَسْعَوْنَ فِى الْاَرْضِ فَسَادًا وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدٖينَ
Ve gâletil yehûdu yedullâhi mağlûleh, ğullet eydîhim ve luınû bimâ gâlû, bel yedâhu mebsûtatâni yunfigu keyfe yeşâé', ve le yezîdenne kesîram
minhum mâ unzile ileyke mir rabbike tuğyanev ve kufrâ, ve elgaynâ beynehumul adâvete vel bağdâe ilâ yevmil gıyâmeh, kullemâ evgadû nâral lilharbi
atfeehallâhu ve yes'avne fil ardı fesâdâ, vallâhu lâ yuhıbbul mufsidîn.
Yahudiler dediler ki: Allah'ın eli bağlıdır. Kendi elleri bağlandı/elleri bağlanasıcalar! Söylemiş oldukları yüzünden lanetlendiler. Söylediklerinin
aksine, Allah'ın iki eli de alabildiğine açıktır; dilediği gibi bağışta bulunur. İnan olsun ki, Rabbinden sana indirilen, küfür ve taşkınlık yönünden onları
iyice azdıracaktır. Onların arasına, ta kıyamet gününe kadar düşmanlık ve nefret atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş yaksalar, Allah onu
söndürür de onlar yeryüzünde yine bozgunculuğa koşarlar. Ama Allah, bozguncuları sevmez.
15047 5 Maide 68
قُلْ يَا اَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلٰى شَیْءٍ حَتّٰى تُقٖيمُوا التَّوْرٰیةَ وَالْاِنْجٖيلَ وَمَا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ وَلَيَزٖيدَنَّ كَثٖيرًا مِنْهُمْ مَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا فَلَا تَاْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ
Gul yâ ehlel kitâbi lestum alâ şey'in hattâ tugîmut tevrâte vel incîle ve mâ unzile ileykum mir rabbikum, ve leyezîdenne kesîram minhum mâ unzile ileyke
mir rabbike tuğyanev ve kufrâ, felâ teé'se alel gavmil kâfirîn.
De ki: Ey Ehlikitap! Siz, Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni tam uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz. Rabbinden sana indirilen, onlardan
birçoğunun küfür ve azlığını elbette artıracaktır. Küfre batan topluluk için tasalanma artık.
20330 7 Araf 69
اَوَعَجِبْتُمْ اَنْ جَاءَكُمْ ذِكْرٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَلٰى رَجُلٍ مِنْكُمْ لِيُنْذِرَكُمْ وَاذْكُرُوا اِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاءَ مِنْ بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ وَزَادَكُمْ فِى الْخَلْقِ بَصْطَةً فَاذْكُرُوا اٰلَاءَ اللّٰهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
E ve acibtum en câekum zikrum mir rabbikum alâ raculim minkum liyunzirakum, vezkurû iz cealekum hulefâe mim bağdi gavmi nûhiv ve zâdekum fil
halgı bestah, fezkurû âlâallâhi leallekum tuflihûn.
Sizi uyarmak için içinizden bir adam aracılığıyla size Rabbinizden bir ihtar gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, O sizi Nuh toplumundan sonra
halefler yaptı ve yaratılışta size daha fazla bir boy-bos verdi. Allah'ın nimetlerini anın ki kurtulabilesiniz.
21840 7 Araf 161
وَاِذْ قٖيلَ لَهُمُ اسْكُنُوا هٰذِهِ الْقَرْيَةَ وَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ وَقُولُوا حِطَّةٌ وَادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا نَغْفِرْ لَكُمْ خَطٖيپَاتِكُمْ سَنَزٖيدُ الْمُحْسِنٖينَ
Ve iz gîle lehumuskunû hâzihil garyete ve kulû minhâ haysu şié'tum ve gûlû hıttatuv vedhulul bâbe succeden nağfirlekum hatîâtikum, senezîdul
muhsinîn.
Onlara şöyle denildi: Şu kentte oturun, orada istediğiniz yerden yiyin. 'Affet' diye yalvarın; kapıdan da secde ederek girin ki, hatalarınızı
bağışlayalım. Güzel düşünüp güzel iş yapanlara daha fazlasını da vereceğiz.
22578 8 Enfal 2
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذٖينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ اٰيَاتُهُ زَادَتْهُمْ اٖيمَانًا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
İnnemel mué'minûnellezîne izâ zukirallâhu vecilet gulûbuhum ve izâ tuliyet aleyhim âyâtuhû zâdethum îmânev ve alâ rabbihim yetevekkelûn.
İnanmış olanlar ancak o kişilerdir ki, Allah anıldığında yürekleri ürperip titrer ve onlara Allah'ın ayetleri okunduğunda, bu onların imanlarını artırır.
Ve onlar yalnız Rablerine güvenip dayanırlar.
24481 9 Tevbe 37
اِنَّمَا النَّسٖیءُ زِيَادَةٌ فِى الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذٖينَ كَفَرُوا يُحِلُّونَهُ عَامًا وَيُحَرِّمُونَهُ عَامًا لِيُوَاطِؤُا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللّٰهُ زُيِّنَ لَهُمْ سُوءُ اَعْمَالِهِمْ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الْكَافِرٖينَ
İnnemen nesîu ziyâdetun fil kufri yudallu bihillezîne keferû yuhıllûnehû âmev ve yuharrimûnehû âmel liyuvâtıû ıddete mâ harramallâhu feyuhıllû mâ
harramallâh, zuyyine lehum sûu ağmalihim, vallâhu lâ yehdil gavmel kâfirîn.
Haram ayları ertelemek, küfürde bir artırmadır ki, onunla inkâr edenler saptırılır. Onu bir yıl helal sayarlar, bir yıl haramlaştırırlar ki, Allah'ın
yasakladığının sayısını denkleştirip Allah'ın haram kıldığını helalleştirsinler. Amellerinin kötülüğü kendilerine süslü gösterilmiştir. Allah, küfre
batan bir topluluğu iyiye ve güzele kılavuzlamaz.
24695 9 Tevbe 47
لَوْ خَرَجُوا فٖيكُمْ مَا زَادُوكُمْ اِلَّا خَبَالًا وَلَااَوْضَعُوا خِلَالَكُمْ يَبْغُونَكُمُ الْفِتْنَةَ وَفٖيكُمْ سَمَّاعُونَ لَهُمْ وَاللّٰهُ عَلٖيمٌ بِالظَّالِمٖينَ
Lev haracû fîkum mâ zâdûkum illâ habâlev ve le evdaû hılâlekum yebğûnekumul fitneh, ve fîkum semmâûne lehum, vallâhu alîmum biz zâlimîn.
Aranızda sefere çıkmış olsalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacaktı; sizi fitneye uğratmak isteğiyle aranıza sokulacaklardı.
İçinizde onlara gerçekten kulak verecekler de vardı. Alah, zalimleri iyice biliyor.
26191 9 Tevbe 124
وَاِذَا مَا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ اَيُّكُمْ زَادَتْهُ هٰذِهٖ اٖيمَانًا فَاَمَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا فَزَادَتْهُمْ اٖيمَانًا وَهُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
Ve izâ mâ unzilet sûratun feminhum mey yegûlu eyyukum zâdethu hâzihî îmânâ, feemmellezîne âmenû fezâdethum îmânev vehum yestebşirûn.
Ne zaman bir sure indirilse içlerinden biri, Bu hanginizin imanını artırdı? diye konuşur. İmanı olanların imanını artırmıştır. İşte sevinip duruyorlar!
26197 9 Tevbe 124
وَاِذَا مَا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ اَيُّكُمْ زَادَتْهُ هٰذِهٖ اٖيمَانًا فَاَمَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا فَزَادَتْهُمْ اٖيمَانًا وَهُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
Ve izâ mâ unzilet sûratun feminhum mey yegûlu eyyukum zâdethu hâzihî îmânâ, feemmellezîne âmenû fezâdethum îmânev vehum yestebşirûn.
Ne zaman bir sure indirilse içlerinden biri, Bu hanginizin imanını artırdı? diye konuşur. İmanı olanların imanını artırmıştır. İşte sevinip duruyorlar!
26206 9 Tevbe 125
وَاَمَّا الَّذٖينَ فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَتْهُمْ رِجْسًا اِلٰى رِجْسِهِمْ وَمَاتُوا وَهُمْ كَافِرُونَ
Ve emmellezîne fî gulûbihim meradun fezâdethum ricsen ilâ ricsihim ve mâtû ve hum kâfirûn.
Kalplerinde maraz olanlara gelince, inen sure onların pisliğine pislik ekler. Kâfir olarak ölüp gittiler onlar.
26804 10 Yunus 26
لِلَّذٖينَ اَحْسَنُوا الْحُسْنٰى وَزِيَادَةٌ وَلَا يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلَا ذِلَّةٌ اُولٰئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ
Lillezîne ahsenul husnâ ve ziyâdeh, ve lâ yerhegu vucûhehum gateruv ve lâ zilleh, ulâike ashâbul cenneh, hum fîhâ hâlidûn.
Güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik var. Dahası da var. Onların yüzlerine kara da bulaşmaz, zillet de... Cennetin dostlarıdır onlar; sürekli
kalıcıdırlar orada.
28985 11 Hud 52
وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا اِلَيْهِ يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا وَيَزِدْكُمْ قُوَّةً اِلٰى قُوَّتِكُمْ وَلَا تَتَوَلَّوْا مُجْرِمٖينَ
Ve yâ gavmistağfirû rabbekum summe tûbû ileyhi yursilis semâe aleykum midrârav ve yezidkum guvveten ilâ guvvetikum ve lâ tetevellev mucrimîn.
Ey toplumum! Rabbinizden af dileyin, sonra O'na yönelin ki üzerinize göğü bol bol göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın. Günahkârlar olup da Allah'tan
yüz çevirmeyin.
29179 11 Hud 63
قَالَ يَا قَوْمِ اَرَاَيْتُمْ اِنْ كُنْتُ عَلٰى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبّٖى وَاٰتٰینٖى مِنْهُ رَحْمَةً فَمَنْ يَنْصُرُنٖى مِنَ اللّٰهِ اِنْ عَصَيْتُهُ فَمَا تَزٖيدُونَنٖى غَيْرَ تَخْسٖيرٍ
Gâle yâ gavmi eraeytum in kuntu alâ beyyinetim mir rabbî ve âtânî minhu rahmeten femey yensurunî minallâhi in asaytuhû femâ tezîdûnenî ğayra
tahsîr.
Dedi ki: Ey kavmim! Hiç düşündünüz mü? Ya ben Rabbimden bir beyyine üzerindeysem, bana kendisinden bir rahmet sunmuşsa! Bu durumda ben
O'na isyan edersem, bana Allah'a karşı kim yardım eder? Sizin bana, yıkım ve hüsranı artırmak dışında bir katkınız olamaz.
29739 11 Hud 101
وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ ظَلَمُوا اَنْفُسَهُمْ فَمَا اَغْنَتْ عَنْهُمْ اٰلِهَتُهُمُ الَّتٖى يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ شَیْءٍ لَمَّا جَاءَ اَمْرُ رَبِّكَ وَمَا زَادُوهُمْ غَيْرَ تَتْبٖيبٍ
Ve mâ zalemnâhum ve lâkin zalemû enfusehum femâ ağnet anhum âlihetuhumulletî yed'ûne min dûnillâhi min şey'il lemmâ câe emru rabbik, ve mâ
zâdûhum ğayra tetbîb.
Onlara biz zulmetmedik. Ama onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin emri geldiğinde, Allah'ı bırakıp da yakardıkları ilahları kendilerine hiçbir yarar
sağlamadı. İlahları onların sadece hasar ve hüsranlarını artırdı.
31045 12 Yusuf 65
وَلَمَّا فَتَحُوا مَتَاعَهُمْ وَجَدُوا بِضَاعَتَهُمْ رُدَّتْ اِلَيْهِمْ قَالُوا يَا اَبَانَا مَا نَبْغٖى هٰذِهٖ بِضَاعَتُنَا رُدَّتْ اِلَيْنَا وَنَمٖيرُ اَهْلَنَا وَنَحْفَظُ اَخَانَا وَنَزْدَادُ كَيْلَ بَعٖيرٍ ذٰلِكَ كَيْلٌ يَسٖيرٌ
Ve lemmâ fetehû metâahum vecedû bidâatehum ruddet ileyhim, gâlû yâ ebânâ mâ nebğî, hâzihî bidâatunâ ruddet ileyna, ve nemîru ehlenâ ve nahfezu
ehânâ ve nezdâdu keyle beîr, zâlike keyluy yesîr.
Yüklerini açtıklarında sermayelerini buldular; onlara geri verilmişti. Ey babamız, dediler, daha ne istiyoruz! İşte sermayemiz, bize geri verilmiş.
Ailemize yeniden yiyecek alırız. Kardeşimizi koruruz. Bir deve yükü zahire de ilave ederiz. Zaten şu aldığımız az bir miktardır.
31968 13 Rad 8
اَللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَحْمِلُ كُلُّ اُنْثٰى وَمَا تَغٖيضُ الْاَرْحَامُ وَمَا تَزْدَادُ وَكُلُّ شَیْءٍ عِنْدَهُ بِمِقْدَارٍ
Allâhu yağlemu mâ tahmilu kullu unsâ ve mâ teğîdul erhâmu ve mâ tezdâd, ve kullu şey'in ındehû bimıgdâr.
Allah her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi eksiltip neyi artıracağı bilir. O'nun katında her şey bir ölçüye bağlıdır.
32776 14 ibrahim 7
وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَزٖيدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَابٖى لَشَدٖيدٌ
Ve iz teezzene rabbukum lein şekertum leezîdennekum ve lein kefertum inne azâbî leşedîd.
Rabbinizin şunu duyurduğunu da hatırda tutun: Eğer şükrederseniz, ben de sizin için mutlaka artıracağım. Ve eğer nankörlük ederseniz hiç
kuşkusuz benim azabım çok çok şiddetlidir.
35380 16 Nahl 88
اَلَّذٖينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يُفْسِدُونَ
Ellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi zidnâhum azâben fevgal azâbi bimâ kânû yufsidûn.
İnkâra sapıp Allah yolundan geri çevirenler var ya, bozgunculuk edip durmalarından ötürü onların azaplarına azap katmışızdır.
36539 17 isra 41
وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فٖى هٰذَا الْقُرْاٰنِ لِيَذَّكَّرُوا وَمَا يَزٖيدُهُمْ اِلَّا نُفُورًا
Ve legad sarrafnâ fî hâzel gur'âni liyezzekkerû, ve mâ yezîduhum illâ nufûrâ.
Biz, gerçeği, Kur'an'da türlü biçimlerde ifade ettik ki, düşünüp anlayabilsinler. Fakat bu onların sadece kaçışlarını artırıyor.
36825 17 isra 60
وَاِذْ قُلْنَا لَكَ اِنَّ رَبَّكَ اَحَاطَ بِالنَّاسِ وَمَا جَعَلْنَا الرُّءْيَا الَّتٖى اَرَيْنَاكَ اِلَّا فِتْنَةً لِلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِى الْقُرْاٰنِ وَنُخَوِّفُهُمْ فَمَا يَزٖيدُهُمْ اِلَّا طُغْيَانًا كَبٖيرًا
Ve iz gulnâ leke inne rabbeke ehâta bin nâs, ve mâ cealner rué'yelletî eraynâke illâ fitnetel linnâsi veş şeceratel mel'ûnete fil gur'ân, ve nuhavvifuhum
femâ yezîduhum illâ tuğyânen kebîrâ.
Hani, sana: Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır. demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı da Kur'an'da lanetlenmiş bulunan o ağacı/soyu da
insanları sınamak dışında bir sebeple göndermedik. Biz onları korkutuyoruz ama bu onların kudurganlığını artırmaktan başka bir katkı sağlamıyor.
37123 17 isra 82
وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنٖينَ وَلَا يَزٖيدُ الظَّالِمٖينَ اِلَّا خَسَارًا
Ve nunezzilu minel gur'âni mâ huve şifâuv ve rahmetul lilmué'minîne ve lâ yezîduz zâlimîne illâ hasârâ.
Biz Kur'an'dan, inananlar için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Ama bu, zalimlerin yıkımını artırmaktan başka katkı sağlamıyor.
37343 17 isra 97
وَمَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ اَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِهٖ وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عَلٰى وُجُوهِهِمْ عُمْيًا وَبُكْمًا وَصُمًّا مَاْوٰيهُمْ جَهَنَّمُ كُلَّمَا خَبَتْ زِدْنَاهُمْ سَعٖيرًا
Ve mey yehdillâhu fehuvel muhted, ve mey yudlil felen tecide lehum evliyâe min dûnih, ve nahşuruhum yevmel gıyâmeti alâ vucûhihim umyev ve bukmev
ve summâ, meé'vâhum cehennem, kullemâ habet zidnâhum seîrâ.
Allah kime hidayet verirse doğru olan yolu bulan odur. Kimi de şaşırtırsa, böyleleri için O'nun dışında dostlar bulamazsın. Kıyamet günü böylelerini
kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzleri üstüne sürerek haşrederiz. Varacakları yer cehennemdir ki, alevi dindikçe kızgın ateşini körükleyiveririz.
37499 17 isra 109
وَيَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَزٖيدُهُمْ خُشُوعًا
Ve yehırrûne lil ezgâni yebkûne ve yezîduhum huşûâ. (109. ayet, secde ayetidir.)
Ağlayarak çeneleri üstü kapanıyorlar; o onların huşûunu artırıyor.
37674 18 Kehf 13
نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ نَبَاَهُمْ بِالْحَقِّ اِنَّهُمْ فِتْيَةٌ اٰمَنُوا بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَاهُمْ هُدًى
Nahnu negussu aleyke nebeehum bil hagg, innehum fityetun âmenû birabbihim ve zidnâhum hudâ.
Biz onların haberlerini sana doğru bir şekilde anlatacağız. Şu bir gerçek ki onlar, Rablerine iman etmiş bir yiğitler grubuydu. Ve biz de onların
hidayetini artırdık.
37934 18 Kehf 25
وَلَبِثُوا فٖى كَهْفِهِمْ ثَلٰثَ مِائَةٍ سِنٖينَ وَازْدَادُوا تِسْعًا
Ve lebisû fî kehfihim selâse mietin sinîne vezdâdû tis'â.
Onlar, mağaralarında üçyüz yıl kaldılar; dokuz da ilave ettiler.
39913 19 Meryem 76
وَيَزٖيدُ اللّٰهُ الَّذٖينَ اهْتَدَوْا هُدًى وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ مَرَدًّا
Ve yezîdullâhullezînehtedev hudâ, vel bâgıyâtus sâlihâtu hayrun ınde rabbike sevabev ve hayrum meraddâ.
Allah, doğru yolda olanların hidayetini artırır. Barışa ve hayra yönelik kalıcı işler, Rabbin katında sevapça daha üstün, sonuç bakımından daha
hayırlıdır.
41161 20 Taha 114
فَتَعَالَى اللّٰهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْاٰنِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يُقْضٰى اِلَيْكَ وَحْيُهُ وَقُلْ رَبِّ زِدْنٖى عِلْمًا
Feteâlallâhul melikul hagg, ve lâ tağcel bil gur'âni min gabli ey yugdâ ileyke vahyuh, ve gur rabbi zidnî ılmâ.
O Melik/o hak hükümdar olan Allah, yüceler yücesidir. Sana vahyi tamamlanmadan önce, Kur'an hakkında aceleci olma. Şöyle de:Rabbim, ilmimi artır!
45617 24 Nur 38
لِيَجْزِيَهُمُ اللّٰهُ اَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَيَزٖيدَهُمْ مِنْ فَضْلِهٖ وَاللّٰهُ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
Liyecziyehumullâhu ahsene mâ amilû ve yezîdehum min fadlih, vallâhu yerzugu mey yeşâu biğayri hısâb.
Ki Allah kendilerine, yapıp işlediklerinin en güzelini versin ve lütfundan onlara artışlar sağlasın. Allah dilediğini hesapsızca rızıklandırır.
46939 25 Furkan 60
وَاِذَا قٖيلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمٰنِ قَالُوا وَمَا الرَّحْمٰنُ اَنَسْجُدُ لِمَا تَاْمُرُنَا وَزَادَهُمْ نُفُورًا
Ve izâ gîle lehumuscudû lirrahmâni gâlû ve mer rahmân, enescudu limâ teé'murunâ ve zâdehum nufûrâ. (60. ayet secde ayetidir.)
Onlara, Rahman'a secde edin dendiğinde şöyle derler: Rahman da neymiş? Senin emrettiğin şeye secde eder miyiz hiç? Ve bu söz onların nefretini
artırdı.
54122 33 Ahzap 22
وَلَمَّا رَاَ الْمُؤْمِنُونَ الْاَحْزَابَ قَالُوا هٰذَا مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَمَا زَادَهُمْ اِلَّا اٖيمَانًا وَتَسْلٖيمًا
Ve lemmâ rael mué'minûnel ahzâbe gâlû hâzâ mâ ve adenallâhu ve rasûluhû ve sadegallâhu ve rasûluh, ve mâ zâdehum illâ îmânev ve teslîmâ.
Müminler, düşman hizipleri gördüklerinde şöyle demişlerdir: Allah'ın ve resulünün bize vaat ettiği işte budur. Ve Allah da resulü de doğru sözlüdür.
Bu onların sadece iman ve teslimiyetlerini artırdı.
54403 33 Ahzap 37
وَاِذْ تَقُولُ لِلَّذٖى اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْفٖى فٖى نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْدٖيهِ وَتَخْشَى النَّاسَ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰیهُ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَرًا زَوَّجْنَاكَهَا لِكَیْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِنٖينَ
حَرَجٌ فٖى اَزْوَاجِ اَدْعِيَائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَرًا وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولًا
Ve iz tegûlu lillezî en'amallâhu aleyhi ve en'amte aleyhi emsik aleyke zevceke vettegıllâhe ve tuhfî fî nefsike mallâhu mubdîhi ve tahşen nâs, vallâhu
ehaggu en tahşâh, felemmâ gadâ zeydum minhâ ve taran zevvecnâ kehâ likey lâ yekûne alel mué'minîne haracun fî ezvâci ed'ıyâihim izâ gadav
minhunne ve tarâ, ve kâne emrullâhi mef'ûlâ.
Hani sen Allah'ın nimetlendirdiği, senin de lütufta bulunduğun kişiye Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun ama, Allah'ın açıklayacağı birşeyi de
içinde saklıyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık
ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
55914 35 Fatir 1
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ جَاعِلِ الْمَلٰئِكَةِ رُسُلًا اُولٖى اَجْنِحَةٍ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَ يَزٖيدُ فِى الْخَلْقِ مَا يَشَاءُ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ
Elhamdu lillâhi fâtırıs semâvâti vel ardı câılil melâiketi rusulen ulî ecnihatim mesnâ ve sulâse ve rubağ, yezîdu fil halgı mâ yeşâé', innallâhe alâ kulli
şey'in gadîr.
Hamt, Fâtır olan Allah'adır; gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan O'dur. Yaratışta/yaratılmışlarda dilediğini
artırır O. Hiç kuşkusuz, Allah her şeye gücü yetendir.
56366 35 Fatir 30
لِيُوَفِّيَهُمْ اُجُورَهُمْ وَيَزٖيدَهُمْ مِنْ فَضْلِهٖ اِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌ
Liyuveffiyehum ucûrahum ve yezîdehum min fadlih, innehû ğafûrun şekûr.
Çünkü Allah onlara ücretlerini tam ödeyecek, lütfundan onlara artırma da yapacaktır. Gafûr'dur O, çok affeder; Şekûr'dur, şükredenlere mutlaka
karşılık verir.
56511 35 Fatir 39
هُوَ الَّذٖى جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ فِى الْاَرْضِ فَمَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَلَا يَزٖيدُ الْكَافِرٖينَ كُفْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ اِلَّا مَقْتًا وَلَا يَزٖيدُ الْكَافِرٖينَ كُفْرُهُمْ اِلَّا خَسَارًا
Huvellezî cealekum halâife fil ard, femen kefera fealeyhi kufruh, ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum ınde rabbihim illâ magtâ, ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum
illâ hasârâ.
Sizi yeryüzünde halefler yapan O'dur. Nankörlük edenin nankörlüğü kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfrü, Rableri katında öfkeden başka bir şey artırmaz.
Kâfirlerin küfrü hüsran ve yıkımdan başka bir şey artırmaz.
56519 35 Fatir 39
هُوَ الَّذٖى جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ فِى الْاَرْضِ فَمَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَلَا يَزٖيدُ الْكَافِرٖينَ كُفْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ اِلَّا مَقْتًا وَلَا يَزٖيدُ الْكَافِرٖينَ كُفْرُهُمْ اِلَّا خَسَارًا
Huvellezî cealekum halâife fil ard, femen kefera fealeyhi kufruh, ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum ınde rabbihim illâ magtâ, ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum
illâ hasârâ.
Sizi yeryüzünde halefler yapan O'dur. Nankörlük edenin nankörlüğü kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfrü, Rableri katında öfkeden başka bir şey artırmaz.
Kâfirlerin küfrü hüsran ve yıkımdan başka bir şey artırmaz.
56592 35 Fatir 42
وَاَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْ لَئِنْ جَاءَهُمْ نَذٖيرٌ لَيَكُونُنَّ اَهْدٰى مِنْ اِحْدَى الْاُمَمِ فَلَمَّا جَاءَهُمْ نَذٖيرٌ مَا زَادَهُمْ اِلَّا نُفُورًا
Ve agsemû billâhi cehde eymânihim lein câehum nezîrul leyekûnunne ehdâ min ıhdel umem, felemmâ câehum nezîrum mâzâdehum illâ nufûrâ.
Yeminlerinin tüm gücüyle Allah'a ant içmişlerdi ki, eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetlerin herhangi birinden çok daha doğru bir gidiş üzere
olacaklar. Fakat uyarıcı onlara gelince, bu onlara nefretle kaçıştan başka bir katkı sağlamadı.
58111 37 Saffat 147
وَاَرْسَلْنَاهُ اِلٰى مِائَةِ اَلْفٍ اَوْ يَزٖيدُونَ
Ve erselnâhu ilâ mieti elfin ev yezîdûn.
Onu yüz bin kişiye yahut daha fazla olanlara elçi olarak gönderdik.
58810 38 Sad 61
قَالُوا رَبَّنَا مَنْ قَدَّمَ لَنَا هٰذَا فَزِدْهُ عَذَابًا ضِعْفًا فِى النَّارِ
Gâlû rabbenâ men gaddeme lenâ hâzâ fezidhu azâben dığfen fin nâr.
Şöyle yakardılar: Rabbimiz, bunu bizim önümüze çıkaranın ateşteki azabını bir kat daha artır.
62503 42 Sura 20
مَنْ كَانَ يُرٖيدُ حَرْثَ الْاٰخِرَةِ نَزِدْ لَهُ فٖى حَرْثِهٖ وَمَنْ كَانَ يُرٖيدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِهٖ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِى الْاٰخِرَةِ مِنْ نَصٖيبٍ
Men kâne yurîdu harsel âhırati nezid lehû fî harsih, ve men kâne yurîdu harsed dunyâ nué'tihî minhâ ve mâ lehû fil âhırati min nasîb.
Âhiret ekini isteyenin o ekinini artırırız; dünya ekini isteyene de ondan veririz. Ama böylesi için âhirette bir nasip yoktur.
62587 42 Sura 23
ذٰلِكَ الَّذٖى يُبَشِّرُ اللّٰهُ عِبَادَهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ قُلْ لَا اَسْپَلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلَّا الْمَوَدَّةَ فِى الْقُرْبٰى وَمَنْ يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَزِدْ لَهُ فٖيهَا حُسْنًا اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ شَكُورٌ
Zâlikellezî yubeşşirullâhu ıbâdehullezîne âmenû ve amilus sâlihât, gul lâ es'elukum aleyhi ecran illel meveddete fil gurbâ, ve mey yagterif haseneten
nezid lehû fîhâ husnâ, innallâhe ğafûrun şekûr.
Allah'ın, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi işler yapanlara müjdelediği, işte budur. De ki: Ben, buna karşılık sizden, yakın akrabamı/Ehlibeytimi
sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik/güzellik üretirse onun için, o ürettiğine bir güzellik daha ekleriz. Çünkü Allah Gafûr'dur, çok
affeder; Şekûr'dur, iyiliğe karşılık verir/teşekkür eder.
62634 42 Sura 26
وَيَسْتَجٖيبُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَيَزٖيدُهُمْ مِنْ فَضْلِهٖ وَالْكَافِرُونَ لَهُمْ عَذَابٌ شَدٖيدٌ
Ve yestecîbullezîne âmenû ve amilus sâlihâti ve yezîduhum min fadlih, vel kâfirûne lehum azâbun şedîd.
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanların dualarını O cevaplıyor, lütfundan onlara fazlasını O veriyor. İnkârcılara da şiddetli bir azap var.
65604 47 Muhammed 17
وَالَّذٖينَ اهْتَدَوْا زَادَهُمْ هُدًى وَاٰتٰیهُمْ تَقْوٰیهُمْ
Vellezînehtedev zâdehum hudev ve âtâhum tagvâhum.
Kılavuzlarını bulmuş olanlara gelince, Allah onların hidayetini artırmış ve korunma imkânlarını kendilerine vermiştir.
65916 48 Fetih 4
هُوَ الَّذٖى اَنْزَلَ السَّكٖينَةَ فٖى قُلُوبِ الْمُؤْمِنٖينَ لِيَزْدَادُوا اٖيمَانًا مَعَ اٖيمَانِهِمْ وَلِلّٰهِ جُنُودُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٖيمًا حَكٖيمًا
Huvellezî enzeles sekînete fî gulûbil mué'minîne liyezdâdû îmânem mea îmânihim, ve lillâhi cunûdus semâvâti vel ard, ve kânallâhu alîmen hakîmâ.
O odur ki, müminlerin gönüllerine, imanları beraberinde iman geliştirsinler diye, mutluluk ve huzur indirdi. Yalnız Allah'ındır göklerin ve yerin
orduları. Alîm'dir Allah, Hakîm'dir.
67035 50 Kaf 30
يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَاْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِنْ مَزٖيدٍ
Yevme negûlu licehenneme helimteleé'ti ve tegûlu hel mim mezîd.
O gün cehenneme: Doldun mu? deriz. O ise: Daha yok mu? der.
67064 50 Kaf 35
لَهُمْ مَا يَشَاؤُنَ فٖيهَا وَلَدَيْنَا مَزٖيدٌ
Lehum mâ yeşâûne fîhâ ve ledeynâ mezîd.
Orada onlar için istedikleri her şey var. Katımızda ise dahası da var.
73620 71 Nuh 6
فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَائٖى اِلَّا فِرَارًا
Felem yezidhum duâî illâ firârâ.
Fakat çağrım, onların kaçışlarını artırmaktan başka bir işe yaramadı.
73719 71 Nuh 21
قَالَ نُوحٌ رَبِّ اِنَّهُمْ عَصَوْنٖى وَاتَّبَعُوا مَنْ لَمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُ اِلَّا خَسَارًا
Gâle nûhur rabbi innehum asavnî vettebeû mel lem yezidhu mâ luhû ve veleduhû illâ hasârâ.
Nûh dedi ki: Rabbim! Onlar bana isyan ettiler de malı ve çocuğu kendisine hüsrandan başka bir artış getirmeyen kişiye uydular.
73744 71 Nuh 24
وَقَدْ اَضَلُّوا كَثٖيرًا وَلَا تَزِدِ الظَّالِمٖينَ اِلَّا ضَلَالًا
Ve gad edallû kesîrâ, ve lâ tezidiz zâlimîne illâ dalâlâ.
Çoklarını saptırdılar. Sen de o zalimler için şaşkınlıktan başka bir şeyi artırma.
73791 71 Nuh 28
رَبِّ اغْفِرْ لٖى وَلِوَالِدَیَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِىَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمٖينَ اِلَّا تَبَارًا
Rabbiğfirlî ve livâlideyye ve limen dehale beytiye mué'minev ve lilmué'minîne vel mué'minât, ve lâ tezidiz zâlimîne illâ tebârâ.
Rabbim! Beni, anne babamı, inanmış olarak evime gireni, tüm inanmış erkekleri ve inanmış kadınları affet! Zalimlerin de sadece helâk ve
perişanlığını artır!
73852 72 Cin 6
وَاَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًا
Ve ennehû kâne ricâlum minel insi yeûzûne biricâlim minel cinni fezâdûhum rahegâ.
Gerçek şu ki, insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere/cinlerin şerrinden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklık ve azgınlığını
artırırlardı.
74092 73 Muzemmil 4
اَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْاٰنَ تَرْتٖيلًا
Ev zid aleyhi ve rattilil gur'âne tertîlâ.
Yahut buna biraz ekle! Ve Kur'an'ı ağır ağır, düşüne düşüne oku!
74322 74 Mudessir 15
ثُمَّ يَطْمَعُ اَنْ اَزٖيدَ
Summe yatmeu en ezîd.
Tüm bunlardan sonra hırs ile daha da artırmamı istiyor.
74391 74 Mudessir 31
وَمَا جَعَلْنَا اَصْحَابَ النَّارِ اِلَّا مَلٰئِكَةً وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ اِلَّا فِتْنَةً لِلَّذٖينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذٖينَ اٰمَنُوا اٖيمَانًا وَلَا يَرْتَابَ الَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ وَلِيَقُولَ الَّذٖينَ فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ
وَالْكَافِرُونَ مَاذَا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلًا كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدٖى مَنْ يَشَاءُ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ اِلَّا هُوَ وَمَا هِىَ اِلَّا ذِكْرٰى لِلْبَشَرِ
Ve mâ cealnâ ashâben nâri illâ melâikeh, ve mâ cealnâ ıddetehum illâ fitnetel lillezîne keferû liyesteygınellezîne ûtul kitâbe ve yezdâdellezîne âmenû
îmânev ve lâ yertâbellezîne ûtul kitâbe vel mué'minûne ve liyegûlellezîne fî gulûbihim meraduv vel kâfirûne mâzâ erâdallâhu bihâzâ meselâ, kezâlike
yudıllullâhu mey yeşâu ve yehdî mey yeşâé', ve mâ yağlemu cunûde rabbike illâ hû, ve mâ hiye illâ zikrâ lilbeşer.
Biz, cehennem yârânını hep melekler yaptık. Ve biz, onların sayılarını da küfre sapanlar için bir imtihandan başka şey yapmadık. Ta ki, kendilerine
kitap verilenler iyice ve apaçık bilsinler. İman etmiş olanların imanı artsın. Kendilerine kitap verilmiş olanlarla iman sahipleri kuşkuya düşmesin.
Kalplerinde hastalık olanlarla küfre sapmış bulunanlar da; Allah bununla neyi örneklendirmek istiyor? desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini/dileyeni
saptırır, dilediğini/dileyeni de doğruya ve güzele kılavuzlar. Rabbinin ordularını ancak O bilir. Bu, insan için bir öğüt verici ve düşündürücüden
başka şey değildir.
75224 78 Nebe 30
فَذُوقُوا فَلَنْ نَزٖيدَكُمْ اِلَّا عَذَابًا
Fezûgû felen nezîdekum illâ azâbâ.
Hadi, tadıverin! Size azaptan başka bir şey asla artırmayacağız.