kilavuzyolu
  Ahzab 36-41 * Zeyd esi ile evlendi uydurması
 
Diyanet Meali :
33.37 - Hani sen Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, "Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah'tan sakın" diyordun. İçinde, Allah'ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. Zeyd, eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü'minlere bir zorluk olmasın. Allah'ın emri mutlaka yerine getirilmiştir. 
 

Ahzab  Kelime çevirisi

36.Ve şey,Olur,Müminler için,Ve değil,İnanılan,Ne zaman,Tamamla,Allah,Ve resulu,Emri,Ması için,Tamamı,Onlar için,Bu hayrları,den,Emrim,Ve her kim,Asi olur,Allah,Ve resulune,Olduğunda kesinlikle,Deli,Delilik,Açık

37. Ve ne zaman,Denildi,Onun için,Niğmet,Allah,Ona,Ve niğmeti,Ona,Sakla,Senin,Zevceni,Ve kıymet ver,Allah,Gizledin,İçinde,Kendin,Şey,Allah,Sezen,Korkarsın,Bu insan,Ve Allah,Doğrula,Ması için,Korunulan,Olduğu zaman,Tamamla,Artır,Ondan,Ve sürcü,Zevcene,Senin için,değil,Tamamı,Üzerinde,Müminler,Çıkarmak,İçinde,Zevce,Bildirilen,Ne zaman,Tamamlayıcı,Onlardan,Ve sürcü,Ve oldu,Emri,Allah,Yapan

38.Şey,Olur,Üzerinde,Nebiyye,den,Çıkan,Şeyin içinde,Olduğunda,Allah,Ona,Yasası,Allah,İçinde,Onlar,Tatlı,Den,Kabul et,Ve oldu,Emri,Allah,Karar veren,Devresine kıymet veren

39.Onlar,Bildiren,Risaleti,Allah,Ve ondan kork,Ve değil,Kork,Tek olan,Ancak,Allah,Ve yeterli,İlahının,Hesabı

40.Şey,Olur,Muhammed,Baba,Tek,den,Adamların,Ve lakin,Resul,Allah,Ve mühürle,Nebi,Ve oldu,Allah,tamamının,İradesi,Bütün-bilme

41.Ey,Onlar,inanan,Hatırla,Allah,Zikret,Birçok


Kelime Kelime Çeviri

36      
KelimeNo Root KelimeAr anlamı
1  و|ما  وَمَا Ve şey
2  ك و ن  كَانَ Olur
3  أ م ن  لِمُؤْمِنٍۢ Müminler için
4  لا|و  وَلَا Ve değil
5  أ م ن  مُؤْمِنَةٍ İnanılan
6  إِذَا  إِذَا Ne zaman
7  ق ض ي  قَضَى Tamamla
8  أ ل ه  ٱللهُ Allah
9  ر س ل  وَرَسُولُهُۥٓ Ve resulu
10  أ م ر  أَمْرًا Emri
11  ان  أَن Ması için
12  ك و ن  يَكُونَ Tamamı
13  ل|هم  لَهُمُ Onlar için
14  خ ي ر  ٱلْخِيَرَةُ Bu hayrları
15  من  مِنْ den
16  أ م ر  أَمْرِهِمْ Emrim
17  من|و  وَمَن Ve her kim
18  ع ص ي  يَعْصِ Asi olur
19  أ ل ه  ٱللهَ Allah
20  ر س ل  وَرَسُولَهُۥ Ve resulune
21  ف|قد  فَقَدْ Olduğunda kesinlikle
22  ض ل ل  ضَلَّ Deli
23  ض ل ل  ضَلَٰلًۭا Delilik
24  ب ي ن  مُّبِينًۭا Açık
       
37      
KelimeNo Root KelimeAr anlamı
1  إِذ  وَإِذْ Ve ne zaman
2  ق و ل  تَقُولُ Denildi
3  ٱلَّذِى  لِلَّذِىٓ Onun için
4  ن ع م  أَنْعَمَ Niğmet
5  أ ل ه  ٱللهُ Allah
6  على|ه  عَلَيْهِ Ona
7  ن ع م  وَأَنْعَمْتَ Ve niğmeti
8  على|ه  عَلَيْهِ Ona
9  م س ك  أَمْسِكْ Sakla
10  على|ك  عَلَيْكَ Senin
11  ز و ج  زَوْجَكَ Zevceni
12  و ق ي  وَٱتَّقِ Ve kıymet ver
13  أ ل ه  ٱللهَ Allah
14  خ ف ي  وَتُخْفِى Gizledin
15  فى|ما  فِى İçinde
16  ن ف س  نَفْسِكَ Kendin
17  ما  مَا Şey
18  أ ل ه  ٱللهُ Allah
19  ب د و  مُبْدِيهِ Sezen
20  خ ش ي  وَتَخْشَى Korkarsın
21  ن و س  ٱلنَّاسَ Bu insan
22  أ ل ه  وَٱللهُ Ve Allah
23  ح ق ق  أَحَقُّ Doğrula
24  ان  أَن Ması için
25  خ ش ي  تَخْشَىٰهُ Korunulan
26  ف|لما  فَلَمَّا Olduğu zaman
27  ق ض ي  قَضَىٰ Tamamla
28  ز ي د  زَيْدٌۭ Artır
29  من|ها  مِّنْهَا Ondan
30  و ط ر  وَطَرًۭا Ve sürcü
31  ز و ج  زَوَّجْنَٰكَهَا Zevcene
32  كى|ل  لِكَىْ Senin için
33  لا  لَا değil
34  ك و ن  يَكُونَ Tamamı
35  ع ل ى  عَلَى Üzerinde
36  أ م ن  ٱلْمُؤْمِنِينَ Müminler
37  ح ر ج  حَرَجٌۭ Çıkarmak
38  فى  فِىٓ İçinde
39  ز و ج  أَزْوَٰجِ Zevce
40  د ع و  أَدْعِيَآئِهِمْ Bildirilen
41  إِذَا  إِذَا Ne zaman
42  ق ض ي  قَضَوْا۟ Tamamlayıcı
43  من|هن  مِنْهُنَّ Onlardan
44  و ط ر  وَطَرًۭا Ve sürcü
45  ك و ن  وَكَانَ Ve oldu
46  أ م ر  أَمْرُ Emri
47  أ ل ه  ٱللهِ Allah
48  ف ع ل  مَفْعُولًۭا Yapan
       
       
38      
KelimeNo Root KelimeAr anlamı
1  ما  مَّا Şey
2  ك و ن  كَانَ Olur
3  ع ل ى  عَلَى Üzerinde
4  ن ب أ  ٱلنَّبِىِّ Nebiyye
5  من  مِنْ den
6  ح ر ج  حَرَجٍۢ Çıkan
7  فى|ما  فِيمَا Şeyin içinde
8  ف ر ض  فَرَضَ Olduğunda
9  أ ل ه  ٱللهُ Allah
10  ل | ه  لَهُۥ Ona
11  س ن ن  سُنَّةَ Yasası
12  أ ل ه  ٱللهِ Allah
13  فى|ما  فِى İçinde
14  ٱلَّذِى  ٱلَّذِينَ Onlar
15  خ ل و  خَلَوْا۟ Tatlı
16  من  مِن Den
17  ق ب ل  قَبْلُ Kabul et
18  ك و ن  وَكَانَ Ve oldu
19  أ م ر  أَمْرُ Emri
20  أ ل ه  ٱللهِ Allah
21  ق د ر  قَدَرًۭا Karar veren
22  ق د ر  مَّقْدُورًا Devresine kıymet veren
       
       
39      
KelimeNo Root KelimeAr anlamı
1  ٱلَّذِى  ٱلَّذِينَ Onlar
2  ب ل غ  يُبَلِّغُونَ Bildiren
3  ر س ل  رِسَٰلَٰتِ Risaleti
4  أ ل ه  ٱللهِ Allah
5  خ ش ي  وَيَخْشَوْنَهُۥ Ve ondan kork
6  لا|و  وَلَا Ve değil
7  خ ش ي  يَخْشَوْنَ Kork
8  أ ح د  أَحَدًا Tek olan
9  إِلَّا  إِلَّا Ancak
10  أ ل ه  ٱللهَ Allah
11  ك ف ي  وَكَفَىٰ Ve yeterli
12  أ ل ه  بِٱللهِ İlahının
13  ح س ب  حَسِيبًۭا Hesabı
       
       
40      
KelimeNo Root KelimeAr anlamı
1  ما  مَّا Şey
2  ك و ن  كَانَ Olur
3  حمد|محمد  مُحَمَّدٌ Muhammed
4  أ ب و  أَبَآ Baba
5  أ ح د  أَحَدٍۢ Tek
6  من  مِّن den
7  ر ج ل  رِّجَالِكُمْ Adamların
8  لكن|و  وَلَٰكِن Ve lakin
9  ر س ل  رَّسُولَ Resul
10  أ ل ه  ٱللهِ Allah
11  خ ت م  وَخَاتَمَ Ve mühürle
12  ن ب أ  ٱلنَّبِيِّـۧنَ Nebi
13  ك و ن  وَكَانَ Ve oldu
14  أ ل ه  ٱللهُ Allah
15  ك ل ل  بِكُلِّ tamamının
16  ش ي أ  شَىْءٍ İradesi
17  ع ل م  عَلِيمًۭا Bütün-bilme
       
       
41      
KelimeNo Root KelimeAr anlamı
1  ايى|ها|يا  يَٰٓأَيُّهَا Ey
2  ٱلَّذِى  ٱلَّذِينَ Onlar
3  أ م ن  ءَامَنُوا۟ inanan
4  ذ ك ر  ٱذْكُرُوا۟ Hatırla
5  أ ل ه  ٱللهَ Allah
6  ذ ك ر  ذِكْرًۭا Zikret
7  ك ث ر  كَثِيرًۭا Birçok

**********************************************

Kök:          خ ت م 
خَاتَمَ                   hatem kelimesi

         77             2   Bakara                            7

  خَتَمَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَعَلٰى سَمْعِهِمْ وَعَلٰى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظٖيمٌ

  Hatemallâhu alâ gulûbihim ve alâ sem'ıhim, ve alâ ebsârihim ğışâveh, ve lehum azâbun azîm.

  Allah onların kalpleri, kulakları üzerine mühür basmıştır. Onların kafa gözleri üstünde de bir perde vardır. Onlar için korkunç bir azap

  öngörülmüştür.

     16893             6   Enam                            46

  قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَخَذَ اللّٰهُ سَمْعَكُمْ وَاَبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلٰى قُلُوبِكُمْ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَاْتٖيكُمْ بِهٖ اُنْظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ الْاٰيَاتِ ثُمَّ هُمْ يَصْدِفُونَ

  Gul eraeytum in ehazallâhu sem'akum ve ebsârakum ve hateme alâ gulûbikum men ilâhun ğayrullâhi yeé'tîkum bih, unzur keyfe nusarriful âyâti summe

   hum yasdifûn.

  De ki: Düşünün bakalım; Allah, işitme gücünüzü, gözlerinizi alsa, kalpleriniz üzerine mühür bassa, Allah'tan başka hangi ilah onları size geri

  verecek? Bak nasıl türlü türlü açıklıyoruz ayetleri, yine de yüz çeviriyorlar!

     54469            33   Ahzap                           40

  مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّٖنَ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا

  Mâ kâne muhammedun ebâ ehadim mir ricâlikum ve lâkir rasûlallâhi ve hâtemen nebiyyîn, ve kânallâhu bikulli şey'in alîmâ.

  Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; O, Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah herşeyi gereğince biliyor.

     57223            36   Yasin                             65

  اَلْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلٰى اَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا اَيْدٖيهِمْ وَتَشْهَدُ اَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

  El yevme nahtimu alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn.

  O gün, ağızlarını mühürleyeceğiz. Bize elleri konuşacak, ayakları da kazanmış olduklarına tanıklık edecek.

     62604            42   Sura                              24

  اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا فَاِنْ يَشَاِ اللّٰهُ يَخْتِمْ عَلٰى قَلْبِكَ وَيَمْحُ اللّٰهُ الْبَاطِلَ وَيُحِقُّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهٖ اِنَّهُ عَلٖيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

  Em yegûlûnefterâ alallâhi kezibâ, feiy yeşeillâhu yahtim alâ galbik, ve yemhullâhul bâtıle ve yuhıggul hagga bikelimâtih, innehû alîmum bizâtis sudûr.

  Yoksa, yalan düzüp Allah'a iftira etti mi diyorlar? Allah dilerse senin kalbini mühürler; bâtılı mahveder ve hakkı kendi sözleriyle gerçekleştirir.

  Kuşkusuz O, göğüslerin özündekini çok iyi bilir.

     64494            45   Casiye                           23

  اَفَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰیهُ وَاَضَلَّهُ اللّٰهُ عَلٰى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلٰى سَمْعِهٖ وَقَلْبِهٖ وَجَعَلَ عَلٰى بَصَرِهٖ غِشَاوَةً فَمَنْ يَهْدٖيهِ مِنْ بَعْدِ اللّٰهِ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ

  Eferaeyte menittehaze ilâhehû hevâhu ve edallehullâhu alâ ılmiv ve hateme alâ sem'ıhî ve galbihî ve ceale alâ besarıhî ğışâveh, femey yehdîhi mim

  bağdillâh, efelâ tezekkerûn.

  Kendisinin ilahı olarak kendi duygu ve arzusunu almış kişiyi gördün mü? Allah onu bir ilim üzerine saptırmış, kulağı ve kalbi üzerine mühür basmış,

  gözünün üstüne de bir perde çekmiştir. Allah'tan sonra ona kim kılavuzluk edecektir. Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz?

     75903            83   Mutaffifin                       25

  يُسْقَوْنَ مِنْ رَحٖيقٍ مَخْتُومٍ

  Yusgavne mir rahîgım mahtûm.

  Katıksız, damgalı bir içecekten içirilirler,

     75904            83   Mutaffifin                       26

  خِتَامُهُ مِسْكٌ وَفٖى ذٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ

  Hıtâmuhû misk, ve fî zâlike felyetenâfesil mutenâfisûn.

  Ki sonu bir misktir. İşte, yarışanlar böyle bir şey için yarışsınlar!


********************************************************

Zaydun kelimesi زَيْدٌۭ

 

Kök:          ز ي د

        113             2   Bakara                           10

  فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَهُمُ اللّٰهُ مَرَضًا وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ

  Fî gulûbihim meradun fezâdehumullâhu meradâ, ve lehum azâbun elîmum bimâ kânû yekzibûn.

  Kalplerinde bir hastalık vardır da Allah onları hastalık yönünden daha ileri götürmüştür. Ve onlar için, yalancılık etmiş olmaları yüzünden acıklı bir

  azap öngörülmüştür.

        857             2   Bakara                           58

  وَاِذْ قُلْنَا ادْخُلُوا هٰذِهِ الْقَرْيَةَ فَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ رَغَدًا وَادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا وَقُولُوا حِطَّةٌ نَغْفِرْ لَكُمْ خَطَايَاكُمْ وَسَنَزٖيدُ الْمُحْسِنٖينَ

  Ve iz gulnedhulû hâzihil garyete fekulû minhâ haysu şié'tum rağadev vedhulul bâbe succedev ve gûlû hittatun nağfirlekum hatâyâkum, ve senezîdul

  muhsinîn.

  Şöyle demiştik: Girin şu kente; orada, dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Kapıdan secde ederek girin ve 'Affet bizi!' deyin ki, hatalarınızı bağışlayalım.

  Biz güzel davranıp, güzellik üretenlere daha fazlasını da veririz.

      4947             2   Bakara                         247

  وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ اِنَّ اللّٰهَ قَدْ بَعَثَ لَكُمْ طَالُوتَ مَلِكًا قَالُوا اَنّٰى يَكُونُ لَهُ الْمُلْكُ عَلَيْنَا وَنَحْنُ اَحَقُّ بِالْمُلْكِ مِنْهُ وَلَمْ يُؤْتَ سَعَةً مِنَ الْمَالِ قَالَ اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰیهُ عَلَيْكُمْ وَزَادَهُ بَسْطَةً فِى الْعِلْمِ وَالْجِسْمِ وَاللّٰهُ يُؤْتٖى مُلْكَهُ مَنْ

   يَشَاءُ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ

  Ve gâle lehum nebiyyuhum innallâhe gad bease lekum tâlûte melikâ, gâlû ennâ yekûnu lehul mulku aleynâ ve nahnu ehaggu bil mulki minhu ve lem

  yué'te seatem minel mâl, gâle innallâhestafâhu aleykum ve zâdehû bestaten fil ılmi vel cism, vallâhu yué'tî mulkehû mey yeşâé', vallâhu vâsiun alîm.

  Peygamberleri onlara dedi ki: Allah, Tâlût'u size kral gönderdi. Şöyle konuştular: O bizim üzerimizde nasıl saltanat kurabilir? Yönetimde biz ondan

  daha çok hak sahibiyiz. Ona bir mal genişliği de verilmemiştir. Peygamber dedi ki: Allah onu seçip size üst olarak gönderdi. Onu bilgi ve beden gücü

   yönünden üstün kıldı. Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, mülkü genişletendir, her şeyi bilendir.

      7676             3   Ali imran                        90

  اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا بَعْدَ اٖيمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَنْ تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْ وَاُولٰئِكَ هُمُ الضَّالُّونَ

  İnnellezîne keferû bağde îmânihim summezdâdû kufral len tugbele tevbetuhum, ve ulâike humud dâllûn.

  İmanlarından sonra küfre sapmış, sonra da küfürde daha da azıtmış olanların tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar, sapıkların ta kendileridir.

      9114             3   Ali imran                       173

  اَلَّذٖينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ اٖيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيلُ

  Ellezîne gâle lehumun nâsu innen nâse gad cemeû lekum fahşevhum fezâdehum îmânâ, ve gâlû hasbunallâhu ve niğmel vekîl.

  O müminler ki, insanlar kendilerine, Halk size karşı bir araya gelmiş, korkun onlardan! dediklerinde, bu onların imanını artırdı da şöyle söylediler:

  Allah bize yeter. Ne güzel Vekîl'dir O!

      9193             3   Ali imran                       178

  وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا اَنَّمَا نُمْلٖى لَهُمْ خَيْرٌ لِاَنْفُسِهِمْ اِنَّمَا نُمْلٖى لَهُمْ لِيَزْدَادُوا اِثْمًا وَلَهُمْ عَذَابٌ مُهٖينٌ

  Ve lâ yahsebennelezîne keferû ennema numlî lehum hayrul lienfusihim, innemâ numlî lehum liyezdâdû ismâ, ve lehum azâbum muhîn.

  Küfre sapanlar, onlara süre tanımamızın kendileri için hayırlı olduğunu asla düşünmesinler. Onlara, biraz daha günah işlesinler diye süre

  veriyoruz. Yere geçirecek bir azap var onlar için.

     12617             4   Nisa                             137

  اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ اٰمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَمْ يَكُنِ اللّٰهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ سَبٖيلًا

  İnnellezîne âmenû summe keferû summe âmenû summe keferû summezdâdû kufral lem yekunillâhu liyağfira lehum ve lâ liyehdiyehum sebîlâ.

  Onlar ki inandılar, sonra küfre saptılar; yine inandılar, tekrar küfre saptılar, sonra da küfrü artırdılar; işte Allah onları affetmeyecek, onları hiçbir yola

   kılavuzlamayacaktır.

     13279             4   Nisa                             173

  فَاَمَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفّٖيهِمْ اُجُورَهُمْ وَيَزٖيدُهُمْ مِنْ فَضْلِهٖ وَاَمَّا الَّذٖينَ اسْتَنْكَفُوا وَاسْتَكْبَرُوا فَيُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا اَلٖيمًا وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِیًّا وَلَا نَصٖيرًا

  Feemmellezîne âmenû ve amilus sâlihâti feyuveffîhim ucûrahum ve yezîduhum min fadlih, ve emmellezînestenkefû vestekberû feyuazzibuhum azâben

  elîmev ve lâ yecidûne lehum min dûnillâhi veliyyev ve lâ nasîrâ.

  Bunun ardından da inanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanların ödüllerini tam verecek ve lütfundan onlara fazlalıklar da bağışlayacaktır. Kulluktan

  çekinip büyüklük taslayanlara gelince, onlara korkunç bir azapla azap edecektir. Böyleleri, kendileri için Allah'tan başka ne bir dost bulacaklardır ne

  de bir yardımcı.


     14941             5   Maide                            64

  وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ اَيْدٖيهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُوا بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَاءُ وَلَيَزٖيدَنَّ كَثٖيرًا مِنْهُمْ مَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ كُلَّمَا

  اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُ وَيَسْعَوْنَ فِى الْاَرْضِ فَسَادًا وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدٖينَ

  Ve gâletil yehûdu yedullâhi mağlûleh, ğullet eydîhim ve luınû bimâ gâlû, bel yedâhu mebsûtatâni yunfigu keyfe yeşâé', ve le yezîdenne kesîram

  minhum mâ unzile ileyke mir rabbike tuğyanev ve kufrâ, ve elgaynâ beynehumul adâvete vel bağdâe ilâ yevmil gıyâmeh, kullemâ evgadû nâral lilharbi

  atfeehallâhu ve yes'avne fil ardı fesâdâ, vallâhu lâ yuhıbbul mufsidîn.

  Yahudiler dediler ki: Allah'ın eli bağlıdır. Kendi elleri bağlandı/elleri bağlanasıcalar! Söylemiş oldukları yüzünden lanetlendiler. Söylediklerinin

  aksine, Allah'ın iki eli de alabildiğine açıktır; dilediği gibi bağışta bulunur. İnan olsun ki, Rabbinden sana indirilen, küfür ve taşkınlık yönünden onları

   iyice azdıracaktır. Onların arasına, ta kıyamet gününe kadar düşmanlık ve nefret atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş yaksalar, Allah onu

  söndürür de onlar yeryüzünde yine bozgunculuğa koşarlar. Ama Allah, bozguncuları sevmez.

     15047             5   Maide                            68

  قُلْ يَا اَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلٰى شَیْءٍ حَتّٰى تُقٖيمُوا التَّوْرٰیةَ وَالْاِنْجٖيلَ وَمَا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ وَلَيَزٖيدَنَّ كَثٖيرًا مِنْهُمْ مَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا فَلَا تَاْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ

  Gul yâ ehlel kitâbi lestum alâ şey'in hattâ tugîmut tevrâte vel incîle ve mâ unzile ileykum mir rabbikum, ve leyezîdenne kesîram minhum mâ unzile ileyke

   mir rabbike tuğyanev ve kufrâ, felâ teé'se alel gavmil kâfirîn.

  De ki: Ey Ehlikitap! Siz, Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni tam uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz. Rabbinden sana indirilen, onlardan

  birçoğunun küfür ve azlığını elbette artıracaktır. Küfre batan topluluk için tasalanma artık.

     20330             7   Araf                              69

  اَوَعَجِبْتُمْ اَنْ جَاءَكُمْ ذِكْرٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَلٰى رَجُلٍ مِنْكُمْ لِيُنْذِرَكُمْ وَاذْكُرُوا اِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاءَ مِنْ بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ وَزَادَكُمْ فِى الْخَلْقِ بَصْطَةً فَاذْكُرُوا اٰلَاءَ اللّٰهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

  E ve acibtum en câekum zikrum mir rabbikum alâ raculim minkum liyunzirakum, vezkurû iz cealekum hulefâe mim bağdi gavmi nûhiv ve zâdekum fil

  halgı bestah, fezkurû âlâallâhi leallekum tuflihûn.

  Sizi uyarmak için içinizden bir adam aracılığıyla size Rabbinizden bir ihtar gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, O sizi Nuh toplumundan sonra

  halefler yaptı ve yaratılışta size daha fazla bir boy-bos verdi. Allah'ın nimetlerini anın ki kurtulabilesiniz.

     21840             7   Araf                             161

  وَاِذْ قٖيلَ لَهُمُ اسْكُنُوا هٰذِهِ الْقَرْيَةَ وَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ وَقُولُوا حِطَّةٌ وَادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا نَغْفِرْ لَكُمْ خَطٖيپَاتِكُمْ سَنَزٖيدُ الْمُحْسِنٖينَ

  Ve iz gîle lehumuskunû hâzihil garyete ve kulû minhâ haysu şié'tum ve gûlû hıttatuv vedhulul bâbe succeden nağfirlekum hatîâtikum, senezîdul

  muhsinîn.

  Onlara şöyle denildi: Şu kentte oturun, orada istediğiniz yerden yiyin. 'Affet' diye yalvarın; kapıdan da secde ederek girin ki, hatalarınızı

  bağışlayalım. Güzel düşünüp güzel iş yapanlara daha fazlasını da vereceğiz.

     22578             8   Enfal                               2

  اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذٖينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ اٰيَاتُهُ زَادَتْهُمْ اٖيمَانًا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ

  İnnemel mué'minûnellezîne izâ zukirallâhu vecilet gulûbuhum ve izâ tuliyet aleyhim âyâtuhû zâdethum îmânev ve alâ rabbihim yetevekkelûn.

  İnanmış olanlar ancak o kişilerdir ki, Allah anıldığında yürekleri ürperip titrer ve onlara Allah'ın ayetleri okunduğunda, bu onların imanlarını artırır.

  Ve onlar yalnız Rablerine güvenip dayanırlar.

     24481             9   Tevbe                            37

  اِنَّمَا النَّسٖیءُ زِيَادَةٌ فِى الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذٖينَ كَفَرُوا يُحِلُّونَهُ عَامًا وَيُحَرِّمُونَهُ عَامًا لِيُوَاطِؤُا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللّٰهُ زُيِّنَ لَهُمْ سُوءُ اَعْمَالِهِمْ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الْكَافِرٖينَ

  İnnemen nesîu ziyâdetun fil kufri yudallu bihillezîne keferû yuhıllûnehû âmev ve yuharrimûnehû âmel liyuvâtıû ıddete mâ harramallâhu feyuhıllû mâ

  harramallâh, zuyyine lehum sûu ağmalihim, vallâhu lâ yehdil gavmel kâfirîn.

  Haram ayları ertelemek, küfürde bir artırmadır ki, onunla inkâr edenler saptırılır. Onu bir yıl helal sayarlar, bir yıl haramlaştırırlar ki, Allah'ın

  yasakladığının sayısını denkleştirip Allah'ın haram kıldığını helalleştirsinler. Amellerinin kötülüğü kendilerine süslü gösterilmiştir. Allah, küfre

  batan bir topluluğu iyiye ve güzele kılavuzlamaz.

     24695             9   Tevbe                            47

  لَوْ خَرَجُوا فٖيكُمْ مَا زَادُوكُمْ اِلَّا خَبَالًا وَلَااَوْضَعُوا خِلَالَكُمْ يَبْغُونَكُمُ الْفِتْنَةَ وَفٖيكُمْ سَمَّاعُونَ لَهُمْ وَاللّٰهُ عَلٖيمٌ بِالظَّالِمٖينَ

  Lev haracû fîkum mâ zâdûkum illâ habâlev ve le evdaû hılâlekum yebğûnekumul fitneh, ve fîkum semmâûne lehum, vallâhu alîmum biz zâlimîn.

  Aranızda sefere çıkmış olsalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacaktı; sizi fitneye uğratmak isteğiyle aranıza sokulacaklardı.

  İçinizde onlara gerçekten kulak verecekler de vardı. Alah, zalimleri iyice biliyor.

     26191             9   Tevbe                          124

  وَاِذَا مَا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ اَيُّكُمْ زَادَتْهُ هٰذِهٖ اٖيمَانًا فَاَمَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا فَزَادَتْهُمْ اٖيمَانًا وَهُمْ يَسْتَبْشِرُونَ

  Ve izâ mâ unzilet sûratun feminhum mey yegûlu eyyukum zâdethu hâzihî îmânâ, feemmellezîne âmenû fezâdethum îmânev vehum yestebşirûn.

  Ne zaman bir sure indirilse içlerinden biri, Bu hanginizin imanını artırdı? diye konuşur. İmanı olanların imanını artırmıştır. İşte sevinip duruyorlar!


     26197             9   Tevbe                          124

  وَاِذَا مَا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ اَيُّكُمْ زَادَتْهُ هٰذِهٖ اٖيمَانًا فَاَمَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا فَزَادَتْهُمْ اٖيمَانًا وَهُمْ يَسْتَبْشِرُونَ

  Ve izâ mâ unzilet sûratun feminhum mey yegûlu eyyukum zâdethu hâzihî îmânâ, feemmellezîne âmenû fezâdethum îmânev vehum yestebşirûn.

  Ne zaman bir sure indirilse içlerinden biri, Bu hanginizin imanını artırdı? diye konuşur. İmanı olanların imanını artırmıştır. İşte sevinip duruyorlar!

     26206             9   Tevbe                          125

  وَاَمَّا الَّذٖينَ فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَتْهُمْ رِجْسًا اِلٰى رِجْسِهِمْ وَمَاتُوا وَهُمْ كَافِرُونَ

  Ve emmellezîne fî gulûbihim meradun fezâdethum ricsen ilâ ricsihim ve mâtû ve hum kâfirûn.

  Kalplerinde maraz olanlara gelince, inen sure onların pisliğine pislik ekler. Kâfir olarak ölüp gittiler onlar.

     26804            10   Yunus                           26

  لِلَّذٖينَ اَحْسَنُوا الْحُسْنٰى وَزِيَادَةٌ وَلَا يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلَا ذِلَّةٌ اُولٰئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ

  Lillezîne ahsenul husnâ ve ziyâdeh, ve lâ yerhegu vucûhehum gateruv ve lâ zilleh, ulâike ashâbul cenneh, hum fîhâ hâlidûn.

  Güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik var. Dahası da var. Onların yüzlerine kara da bulaşmaz, zillet de... Cennetin dostlarıdır onlar; sürekli

  kalıcıdırlar orada.

     28985            11   Hud                              52

  وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا اِلَيْهِ يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا وَيَزِدْكُمْ قُوَّةً اِلٰى قُوَّتِكُمْ وَلَا تَتَوَلَّوْا مُجْرِمٖينَ

  Ve yâ gavmistağfirû rabbekum summe tûbû ileyhi yursilis semâe aleykum midrârav ve yezidkum guvveten ilâ guvvetikum ve lâ tetevellev mucrimîn.

  Ey toplumum! Rabbinizden af dileyin, sonra O'na yönelin ki üzerinize göğü bol bol göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın. Günahkârlar olup da Allah'tan

   yüz çevirmeyin.

     29179            11   Hud                              63

  قَالَ يَا قَوْمِ اَرَاَيْتُمْ اِنْ كُنْتُ عَلٰى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبّٖى وَاٰتٰینٖى مِنْهُ رَحْمَةً فَمَنْ يَنْصُرُنٖى مِنَ اللّٰهِ اِنْ عَصَيْتُهُ فَمَا تَزٖيدُونَنٖى غَيْرَ تَخْسٖيرٍ

  Gâle yâ gavmi eraeytum in kuntu alâ beyyinetim mir rabbî ve âtânî minhu rahmeten femey yensurunî minallâhi in asaytuhû femâ tezîdûnenî ğayra

  tahsîr.

  Dedi ki: Ey kavmim! Hiç düşündünüz mü? Ya ben Rabbimden bir beyyine üzerindeysem, bana kendisinden bir rahmet sunmuşsa! Bu durumda ben

  O'na isyan edersem, bana Allah'a karşı kim yardım eder? Sizin bana, yıkım ve hüsranı artırmak dışında bir katkınız olamaz.

     29739            11   Hud                             101

  وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ ظَلَمُوا اَنْفُسَهُمْ فَمَا اَغْنَتْ عَنْهُمْ اٰلِهَتُهُمُ الَّتٖى يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ شَیْءٍ لَمَّا جَاءَ اَمْرُ رَبِّكَ وَمَا زَادُوهُمْ غَيْرَ تَتْبٖيبٍ

  Ve mâ zalemnâhum ve lâkin zalemû enfusehum femâ ağnet anhum âlihetuhumulletî yed'ûne min dûnillâhi min şey'il lemmâ câe emru rabbik, ve mâ

  zâdûhum ğayra tetbîb.

  Onlara biz zulmetmedik. Ama onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin emri geldiğinde, Allah'ı bırakıp da yakardıkları ilahları kendilerine hiçbir yarar

  sağlamadı. İlahları onların sadece hasar ve hüsranlarını artırdı.

     31045            12   Yusuf                            65

  وَلَمَّا فَتَحُوا مَتَاعَهُمْ وَجَدُوا بِضَاعَتَهُمْ رُدَّتْ اِلَيْهِمْ قَالُوا يَا اَبَانَا مَا نَبْغٖى هٰذِهٖ بِضَاعَتُنَا رُدَّتْ اِلَيْنَا وَنَمٖيرُ اَهْلَنَا وَنَحْفَظُ اَخَانَا وَنَزْدَادُ كَيْلَ بَعٖيرٍ ذٰلِكَ كَيْلٌ يَسٖيرٌ

  Ve lemmâ fetehû metâahum vecedû bidâatehum ruddet ileyhim, gâlû yâ ebânâ mâ nebğî, hâzihî bidâatunâ ruddet ileyna, ve nemîru ehlenâ ve nahfezu

  ehânâ ve nezdâdu keyle beîr, zâlike keyluy yesîr.

  Yüklerini açtıklarında sermayelerini buldular; onlara geri verilmişti. Ey babamız, dediler, daha ne istiyoruz! İşte sermayemiz, bize geri verilmiş.

  Ailemize yeniden yiyecek alırız. Kardeşimizi koruruz. Bir deve yükü zahire de ilave ederiz. Zaten şu aldığımız az bir miktardır.

     31968            13   Rad                                8

  اَللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَحْمِلُ كُلُّ اُنْثٰى وَمَا تَغٖيضُ الْاَرْحَامُ وَمَا تَزْدَادُ وَكُلُّ شَیْءٍ عِنْدَهُ بِمِقْدَارٍ

  Allâhu yağlemu mâ tahmilu kullu unsâ ve mâ teğîdul erhâmu ve mâ tezdâd, ve kullu şey'in ındehû bimıgdâr.

  Allah her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi eksiltip neyi artıracağı bilir. O'nun katında her şey bir ölçüye bağlıdır.

     32776            14   ibrahim                           7

  وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَزٖيدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَابٖى لَشَدٖيدٌ

  Ve iz teezzene rabbukum lein şekertum leezîdennekum ve lein kefertum inne azâbî leşedîd.

  Rabbinizin şunu duyurduğunu da hatırda tutun: Eğer şükrederseniz, ben de sizin için mutlaka artıracağım. Ve eğer nankörlük ederseniz hiç

  kuşkusuz benim azabım çok çok şiddetlidir.

     35380            16   Nahl                              88

  اَلَّذٖينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يُفْسِدُونَ

  Ellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi zidnâhum azâben fevgal azâbi bimâ kânû yufsidûn.

  İnkâra sapıp Allah yolundan geri çevirenler var ya, bozgunculuk edip durmalarından ötürü onların azaplarına azap katmışızdır.


     36539            17   isra                               41

  وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فٖى هٰذَا الْقُرْاٰنِ لِيَذَّكَّرُوا وَمَا يَزٖيدُهُمْ اِلَّا نُفُورًا

  Ve legad sarrafnâ fî hâzel gur'âni liyezzekkerû, ve mâ yezîduhum illâ nufûrâ.

  Biz, gerçeği, Kur'an'da türlü biçimlerde ifade ettik ki, düşünüp anlayabilsinler. Fakat bu onların sadece kaçışlarını artırıyor.

     36825            17   isra                               60

  وَاِذْ قُلْنَا لَكَ اِنَّ رَبَّكَ اَحَاطَ بِالنَّاسِ وَمَا جَعَلْنَا الرُّءْيَا الَّتٖى اَرَيْنَاكَ اِلَّا فِتْنَةً لِلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِى الْقُرْاٰنِ وَنُخَوِّفُهُمْ فَمَا يَزٖيدُهُمْ اِلَّا طُغْيَانًا كَبٖيرًا

  Ve iz gulnâ leke inne rabbeke ehâta bin nâs, ve mâ cealner rué'yelletî eraynâke illâ fitnetel linnâsi veş şeceratel mel'ûnete fil gur'ân, ve nuhavvifuhum

  femâ yezîduhum illâ tuğyânen kebîrâ.

  Hani, sana: Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır. demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı da Kur'an'da lanetlenmiş bulunan o ağacı/soyu da

  insanları sınamak dışında bir sebeple göndermedik. Biz onları korkutuyoruz ama bu onların kudurganlığını artırmaktan başka bir katkı sağlamıyor.

     37123            17   isra                               82

  وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنٖينَ وَلَا يَزٖيدُ الظَّالِمٖينَ اِلَّا خَسَارًا

  Ve nunezzilu minel gur'âni mâ huve şifâuv ve rahmetul lilmué'minîne ve lâ yezîduz zâlimîne illâ hasârâ.

  Biz Kur'an'dan, inananlar için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Ama bu, zalimlerin yıkımını artırmaktan başka katkı sağlamıyor.

     37343            17   isra                               97

  وَمَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ اَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِهٖ وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عَلٰى وُجُوهِهِمْ عُمْيًا وَبُكْمًا وَصُمًّا مَاْوٰيهُمْ جَهَنَّمُ كُلَّمَا خَبَتْ زِدْنَاهُمْ سَعٖيرًا

  Ve mey yehdillâhu fehuvel muhted, ve mey yudlil felen tecide lehum evliyâe min dûnih, ve nahşuruhum yevmel gıyâmeti alâ vucûhihim umyev ve bukmev

  ve summâ, meé'vâhum cehennem, kullemâ habet zidnâhum seîrâ.

  Allah kime hidayet verirse doğru olan yolu bulan odur. Kimi de şaşırtırsa, böyleleri için O'nun dışında dostlar bulamazsın. Kıyamet günü böylelerini

  kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzleri üstüne sürerek haşrederiz. Varacakları yer cehennemdir ki, alevi dindikçe kızgın ateşini körükleyiveririz.

     37499            17   isra                              109

  وَيَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَزٖيدُهُمْ خُشُوعًا

  Ve yehırrûne lil ezgâni yebkûne ve yezîduhum huşûâ. (109. ayet, secde ayetidir.)

  Ağlayarak çeneleri üstü kapanıyorlar; o onların huşûunu artırıyor.

     37674            18   Kehf                              13

  نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ نَبَاَهُمْ بِالْحَقِّ اِنَّهُمْ فِتْيَةٌ اٰمَنُوا بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَاهُمْ هُدًى

  Nahnu negussu aleyke nebeehum bil hagg, innehum fityetun âmenû birabbihim ve zidnâhum hudâ.

  Biz onların haberlerini sana doğru bir şekilde anlatacağız. Şu bir gerçek ki onlar, Rablerine iman etmiş bir yiğitler grubuydu. Ve biz de onların

  hidayetini artırdık.

     37934            18   Kehf                              25

  وَلَبِثُوا فٖى كَهْفِهِمْ ثَلٰثَ مِائَةٍ سِنٖينَ وَازْدَادُوا تِسْعًا

  Ve lebisû fî kehfihim selâse mietin sinîne vezdâdû tis'â.

  Onlar, mağaralarında üçyüz yıl kaldılar; dokuz da ilave ettiler.

     39913            19   Meryem                          76

  وَيَزٖيدُ اللّٰهُ الَّذٖينَ اهْتَدَوْا هُدًى وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ مَرَدًّا

  Ve yezîdullâhullezînehtedev hudâ, vel bâgıyâtus sâlihâtu hayrun ınde rabbike sevabev ve hayrum meraddâ.

  Allah, doğru yolda olanların hidayetini artırır. Barışa ve hayra yönelik kalıcı işler, Rabbin katında sevapça daha üstün, sonuç bakımından daha

  hayırlıdır.

     41161            20   Taha                            114

  فَتَعَالَى اللّٰهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْاٰنِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يُقْضٰى اِلَيْكَ وَحْيُهُ وَقُلْ رَبِّ زِدْنٖى عِلْمًا

  Feteâlallâhul melikul hagg, ve lâ tağcel bil gur'âni min gabli ey yugdâ ileyke vahyuh, ve gur rabbi zidnî ılmâ.

  O Melik/o hak hükümdar olan Allah, yüceler yücesidir. Sana vahyi tamamlanmadan önce, Kur'an hakkında aceleci olma. Şöyle de:Rabbim, ilmimi artır!

     45617            24   Nur                               38

  لِيَجْزِيَهُمُ اللّٰهُ اَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَيَزٖيدَهُمْ مِنْ فَضْلِهٖ وَاللّٰهُ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ

  Liyecziyehumullâhu ahsene mâ amilû ve yezîdehum min fadlih, vallâhu yerzugu mey yeşâu biğayri hısâb.

  Ki Allah kendilerine, yapıp işlediklerinin en güzelini versin ve lütfundan onlara artışlar sağlasın. Allah dilediğini hesapsızca rızıklandırır.


     46939            25   Furkan                           60

  وَاِذَا قٖيلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمٰنِ قَالُوا وَمَا الرَّحْمٰنُ اَنَسْجُدُ لِمَا تَاْمُرُنَا وَزَادَهُمْ نُفُورًا

  Ve izâ gîle lehumuscudû lirrahmâni gâlû ve mer rahmân, enescudu limâ teé'murunâ ve zâdehum nufûrâ. (60. ayet secde ayetidir.)

  Onlara, Rahman'a secde edin dendiğinde şöyle derler: Rahman da neymiş? Senin emrettiğin şeye secde eder miyiz hiç? Ve bu söz onların nefretini

  artırdı.

     54122            33   Ahzap                           22

  وَلَمَّا رَاَ الْمُؤْمِنُونَ الْاَحْزَابَ قَالُوا هٰذَا مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَمَا زَادَهُمْ اِلَّا اٖيمَانًا وَتَسْلٖيمًا

  Ve lemmâ rael mué'minûnel ahzâbe gâlû hâzâ mâ ve adenallâhu ve rasûluhû ve sadegallâhu ve rasûluh, ve mâ zâdehum illâ îmânev ve teslîmâ.

  Müminler, düşman hizipleri gördüklerinde şöyle demişlerdir: Allah'ın ve resulünün bize vaat ettiği işte budur. Ve Allah da resulü de doğru sözlüdür.

  Bu onların sadece iman ve teslimiyetlerini artırdı.

     54403            33   Ahzap                           37

  وَاِذْ تَقُولُ لِلَّذٖى اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْفٖى فٖى نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْدٖيهِ وَتَخْشَى النَّاسَ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰیهُ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَرًا زَوَّجْنَاكَهَا لِكَیْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِنٖينَ

   حَرَجٌ فٖى اَزْوَاجِ اَدْعِيَائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَرًا وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولًا

  Ve iz tegûlu lillezî en'amallâhu aleyhi ve en'amte aleyhi emsik aleyke zevceke vettegıllâhe ve tuhfî fî nefsike mallâhu mubdîhi ve tahşen nâs, vallâhu

  ehaggu en tahşâh, felemmâ gadâ zeydum minhâ ve taran zevvecnâ kehâ likey lâ yekûne alel mué'minîne haracun fî ezvâci ed'ıyâihim izâ gadav

  minhunne ve tarâ, ve kâne emrullâhi mef'ûlâ.

  Hani sen Allah'ın nimetlendirdiği, senin de lütufta bulunduğun kişiye Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun ama, Allah'ın açıklayacağı birşeyi de

  içinde saklıyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık

  ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmiştir.

     55914            35   Fatir                               1

  اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ جَاعِلِ الْمَلٰئِكَةِ رُسُلًا اُولٖى اَجْنِحَةٍ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَ يَزٖيدُ فِى الْخَلْقِ مَا يَشَاءُ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ

  Elhamdu lillâhi fâtırıs semâvâti vel ardı câılil melâiketi rusulen ulî ecnihatim mesnâ ve sulâse ve rubağ, yezîdu fil halgı mâ yeşâé', innallâhe alâ kulli

  şey'in gadîr.

  Hamt, Fâtır olan Allah'adır; gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan O'dur. Yaratışta/yaratılmışlarda dilediğini

  artırır O. Hiç kuşkusuz, Allah her şeye gücü yetendir.

     56366            35   Fatir                              30

  لِيُوَفِّيَهُمْ اُجُورَهُمْ وَيَزٖيدَهُمْ مِنْ فَضْلِهٖ اِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌ

  Liyuveffiyehum ucûrahum ve yezîdehum min fadlih, innehû ğafûrun şekûr.

  Çünkü Allah onlara ücretlerini tam ödeyecek, lütfundan onlara artırma da yapacaktır. Gafûr'dur O, çok affeder; Şekûr'dur, şükredenlere mutlaka

  karşılık verir.

     56511            35   Fatir                              39

  هُوَ الَّذٖى جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ فِى الْاَرْضِ فَمَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَلَا يَزٖيدُ الْكَافِرٖينَ كُفْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ اِلَّا مَقْتًا وَلَا يَزٖيدُ الْكَافِرٖينَ كُفْرُهُمْ اِلَّا خَسَارًا

  Huvellezî cealekum halâife fil ard, femen kefera fealeyhi kufruh, ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum ınde rabbihim illâ magtâ, ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum

   illâ hasârâ.

  Sizi yeryüzünde halefler yapan O'dur. Nankörlük edenin nankörlüğü kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfrü, Rableri katında öfkeden başka bir şey artırmaz.

   Kâfirlerin küfrü hüsran ve yıkımdan başka bir şey artırmaz.

     56519            35   Fatir                              39

  هُوَ الَّذٖى جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ فِى الْاَرْضِ فَمَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَلَا يَزٖيدُ الْكَافِرٖينَ كُفْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ اِلَّا مَقْتًا وَلَا يَزٖيدُ الْكَافِرٖينَ كُفْرُهُمْ اِلَّا خَسَارًا

  Huvellezî cealekum halâife fil ard, femen kefera fealeyhi kufruh, ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum ınde rabbihim illâ magtâ, ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum

   illâ hasârâ.

  Sizi yeryüzünde halefler yapan O'dur. Nankörlük edenin nankörlüğü kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfrü, Rableri katında öfkeden başka bir şey artırmaz.

   Kâfirlerin küfrü hüsran ve yıkımdan başka bir şey artırmaz.

     56592            35   Fatir                              42

  وَاَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْ لَئِنْ جَاءَهُمْ نَذٖيرٌ لَيَكُونُنَّ اَهْدٰى مِنْ اِحْدَى الْاُمَمِ فَلَمَّا جَاءَهُمْ نَذٖيرٌ مَا زَادَهُمْ اِلَّا نُفُورًا

  Ve agsemû billâhi cehde eymânihim lein câehum nezîrul leyekûnunne ehdâ min ıhdel umem, felemmâ câehum nezîrum mâzâdehum illâ nufûrâ.

  Yeminlerinin tüm gücüyle Allah'a ant içmişlerdi ki, eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetlerin herhangi birinden çok daha doğru bir gidiş üzere

   olacaklar. Fakat uyarıcı onlara gelince, bu onlara nefretle kaçıştan başka bir katkı sağlamadı.

     58111            37   Saffat                           147

  وَاَرْسَلْنَاهُ اِلٰى مِائَةِ اَلْفٍ اَوْ يَزٖيدُونَ

  Ve erselnâhu ilâ mieti elfin ev yezîdûn.

  Onu yüz bin kişiye yahut daha fazla olanlara elçi olarak gönderdik.


     58810            38   Sad                               61

  قَالُوا رَبَّنَا مَنْ قَدَّمَ لَنَا هٰذَا فَزِدْهُ عَذَابًا ضِعْفًا فِى النَّارِ

  Gâlû rabbenâ men gaddeme lenâ hâzâ fezidhu azâben dığfen fin nâr.

  Şöyle yakardılar: Rabbimiz, bunu bizim önümüze çıkaranın ateşteki azabını bir kat daha artır.

     62503            42   Sura                              20

  مَنْ كَانَ يُرٖيدُ حَرْثَ الْاٰخِرَةِ نَزِدْ لَهُ فٖى حَرْثِهٖ وَمَنْ كَانَ يُرٖيدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِهٖ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِى الْاٰخِرَةِ مِنْ نَصٖيبٍ

  Men kâne yurîdu harsel âhırati nezid lehû fî harsih, ve men kâne yurîdu harsed dunyâ nué'tihî minhâ ve mâ lehû fil âhırati min nasîb.

  Âhiret ekini isteyenin o ekinini artırırız; dünya ekini isteyene de ondan veririz. Ama böylesi için âhirette bir nasip yoktur.

     62587            42   Sura                              23

  ذٰلِكَ الَّذٖى يُبَشِّرُ اللّٰهُ عِبَادَهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ قُلْ لَا اَسْپَلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلَّا الْمَوَدَّةَ فِى الْقُرْبٰى وَمَنْ يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَزِدْ لَهُ فٖيهَا حُسْنًا اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ شَكُورٌ

  Zâlikellezî yubeşşirullâhu ıbâdehullezîne âmenû ve amilus sâlihât, gul lâ es'elukum aleyhi ecran illel meveddete fil gurbâ, ve mey yagterif haseneten

  nezid lehû fîhâ husnâ, innallâhe ğafûrun şekûr.

  Allah'ın, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi işler yapanlara müjdelediği, işte budur. De ki: Ben, buna karşılık sizden, yakın akrabamı/Ehlibeytimi

  sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik/güzellik üretirse onun için, o ürettiğine bir güzellik daha ekleriz. Çünkü Allah Gafûr'dur, çok

  affeder; Şekûr'dur, iyiliğe karşılık verir/teşekkür eder.

     62634            42   Sura                              26

  وَيَسْتَجٖيبُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَيَزٖيدُهُمْ مِنْ فَضْلِهٖ وَالْكَافِرُونَ لَهُمْ عَذَابٌ شَدٖيدٌ

  Ve yestecîbullezîne âmenû ve amilus sâlihâti ve yezîduhum min fadlih, vel kâfirûne lehum azâbun şedîd.

  İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanların dualarını O cevaplıyor, lütfundan onlara fazlasını O veriyor. İnkârcılara da şiddetli bir azap var.

     65604            47   Muhammed                    17

  وَالَّذٖينَ اهْتَدَوْا زَادَهُمْ هُدًى وَاٰتٰیهُمْ تَقْوٰیهُمْ

  Vellezînehtedev zâdehum hudev ve âtâhum tagvâhum.

  Kılavuzlarını bulmuş olanlara gelince, Allah onların hidayetini artırmış ve korunma imkânlarını kendilerine vermiştir.

     65916            48   Fetih                               4

  هُوَ الَّذٖى اَنْزَلَ السَّكٖينَةَ فٖى قُلُوبِ الْمُؤْمِنٖينَ لِيَزْدَادُوا اٖيمَانًا مَعَ اٖيمَانِهِمْ وَلِلّٰهِ جُنُودُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٖيمًا حَكٖيمًا

  Huvellezî enzeles sekînete fî gulûbil mué'minîne liyezdâdû îmânem mea îmânihim, ve lillâhi cunûdus semâvâti vel ard, ve kânallâhu alîmen hakîmâ.

  O odur ki, müminlerin gönüllerine, imanları beraberinde iman geliştirsinler diye, mutluluk ve huzur indirdi. Yalnız Allah'ındır göklerin ve yerin

  orduları. Alîm'dir Allah, Hakîm'dir.

     67035            50   Kaf                               30

  يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَاْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِنْ مَزٖيدٍ

  Yevme negûlu licehenneme helimteleé'ti ve tegûlu hel mim mezîd.

  O gün cehenneme: Doldun mu? deriz. O ise: Daha yok mu? der.

     67064            50   Kaf                               35

  لَهُمْ مَا يَشَاؤُنَ فٖيهَا وَلَدَيْنَا مَزٖيدٌ

  Lehum mâ yeşâûne fîhâ ve ledeynâ mezîd.

  Orada onlar için istedikleri her şey var. Katımızda ise dahası da var.

     73620            71   Nuh                                6

  فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَائٖى اِلَّا فِرَارًا

  Felem yezidhum duâî illâ firârâ.

  Fakat çağrım, onların kaçışlarını artırmaktan başka bir işe yaramadı.

     73719            71   Nuh                              21

  قَالَ نُوحٌ رَبِّ اِنَّهُمْ عَصَوْنٖى وَاتَّبَعُوا مَنْ لَمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُ اِلَّا خَسَارًا

  Gâle nûhur rabbi innehum asavnî vettebeû mel lem yezidhu mâ luhû ve veleduhû illâ hasârâ.

  Nûh dedi ki: Rabbim! Onlar bana isyan ettiler de malı ve çocuğu kendisine hüsrandan başka bir artış getirmeyen kişiye uydular.


     73744            71   Nuh                              24

  وَقَدْ اَضَلُّوا كَثٖيرًا وَلَا تَزِدِ الظَّالِمٖينَ اِلَّا ضَلَالًا

  Ve gad edallû kesîrâ, ve lâ tezidiz zâlimîne illâ dalâlâ.

  Çoklarını saptırdılar. Sen de o zalimler için şaşkınlıktan başka bir şeyi artırma.

     73791            71   Nuh                              28

  رَبِّ اغْفِرْ لٖى وَلِوَالِدَیَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِىَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمٖينَ اِلَّا تَبَارًا

  Rabbiğfirlî ve livâlideyye ve limen dehale beytiye mué'minev ve lilmué'minîne vel mué'minât, ve lâ tezidiz zâlimîne illâ tebârâ.

  Rabbim! Beni, anne babamı, inanmış olarak evime gireni, tüm inanmış erkekleri ve inanmış kadınları affet! Zalimlerin de sadece helâk ve

  perişanlığını artır!

     73852            72   Cin                                 6

  وَاَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًا

  Ve ennehû kâne ricâlum minel insi yeûzûne biricâlim minel cinni fezâdûhum rahegâ.

  Gerçek şu ki, insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere/cinlerin şerrinden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklık ve azgınlığını

  artırırlardı.

     74092            73   Muzemmil                        4

  اَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْاٰنَ تَرْتٖيلًا

  Ev zid aleyhi ve rattilil gur'âne tertîlâ.

  Yahut buna biraz ekle! Ve Kur'an'ı ağır ağır, düşüne düşüne oku!

     74322            74   Mudessir                        15

  ثُمَّ يَطْمَعُ اَنْ اَزٖيدَ

  Summe yatmeu en ezîd.

  Tüm bunlardan sonra hırs ile daha da artırmamı istiyor.

     74391            74   Mudessir                        31

  وَمَا جَعَلْنَا اَصْحَابَ النَّارِ اِلَّا مَلٰئِكَةً وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ اِلَّا فِتْنَةً لِلَّذٖينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذٖينَ اٰمَنُوا اٖيمَانًا وَلَا يَرْتَابَ الَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ وَلِيَقُولَ الَّذٖينَ فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ

  وَالْكَافِرُونَ مَاذَا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلًا كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدٖى مَنْ يَشَاءُ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ اِلَّا هُوَ وَمَا هِىَ اِلَّا ذِكْرٰى لِلْبَشَرِ

  Ve mâ cealnâ ashâben nâri illâ melâikeh, ve mâ cealnâ ıddetehum illâ fitnetel lillezîne keferû liyesteygınellezîne ûtul kitâbe ve yezdâdellezîne âmenû

  îmânev ve lâ yertâbellezîne ûtul kitâbe vel mué'minûne ve liyegûlellezîne fî gulûbihim meraduv vel kâfirûne mâzâ erâdallâhu bihâzâ meselâ, kezâlike

  yudıllullâhu mey yeşâu ve yehdî mey yeşâé', ve mâ yağlemu cunûde rabbike illâ hû, ve mâ hiye illâ zikrâ lilbeşer.

  Biz, cehennem yârânını hep melekler yaptık. Ve biz, onların sayılarını da küfre sapanlar için bir imtihandan başka şey yapmadık. Ta ki, kendilerine

  kitap verilenler iyice ve apaçık bilsinler. İman etmiş olanların imanı artsın. Kendilerine kitap verilmiş olanlarla iman sahipleri kuşkuya düşmesin.

  Kalplerinde hastalık olanlarla küfre sapmış bulunanlar da; Allah bununla neyi örneklendirmek istiyor? desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini/dileyeni

  saptırır, dilediğini/dileyeni de doğruya ve güzele kılavuzlar. Rabbinin ordularını ancak O bilir. Bu, insan için bir öğüt verici ve düşündürücüden

  başka şey değildir.

     75224            78   Nebe                             30

  فَذُوقُوا فَلَنْ نَزٖيدَكُمْ اِلَّا عَذَابًا

  Fezûgû felen nezîdekum illâ azâbâ.

  Hadi, tadıverin! Size azaptan başka bir şey asla artırmayacağız.


 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol