kilavuzyolu
  Kuran'da Ledün - Rivayet ledün ilmi
 

Kök kelime olarak  ل د ن  şeklinde gösterilse de

asıl kökü  
 د ي ن  dir ل  harfi ise ek dir

Din için manasındadır.

Daha derin kaydağa bakınca "DİN" aslında YASA ya da YASALAR DEMEK.

دنكتبون  (dinketebun) din kitabı yani yasa kitabı

دينتا  (dinata) yargıç , hakim

بيتدينا (bitdina) adalet, yargılaması

Aşağıdaki çevirilerilerde genelde "katımızdan ,katından" şeklinde mana verilmiş.

DİN İÇİN olarak görerek çeviri yapın. 

Yani YASA
  için

Ledün ilmi diye uydurulan rivayete delil gösterilen ayetler aşağıdadır. Siz alaka kurabiliyor musunuz.

Kehf sûresi: 65 
Neml 38-40 
(Al-i İmran 37
Kehf 17, 18
Kehf 61- 63


Kök:
          ل د ن 


      
6263             3   Ali imran                          8

  رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ

  Rabbenâ lâ tuzığ gulûbenâ bağde iz hedeytenâ veheb lenâ mil ledunke rahmeh, inneke entel vehhâb.

  Ey Rabbimiz! Bizi doğruya ve güzele yönelttikten sonra kalplerimizi bozup eğriltme ve bize katından bir rahmet bağışla. Sen, yalnız sen Vahhâb'sın,

   bol bol bağışta bulunansın.

      6812             3   Ali imran                        38

  هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لٖى مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً اِنَّكَ سَمٖيعُ الدُّعَاءِ

  Hunâlike deâ zekeriyyâ rabbeh, gâle rabbi heb lî mil ledunke zurriyyeten tayyibeh, inneke semîud duâé'.

  Zekeriyya orada Rabbine yakarmıştı: Rabbim, demişti, katından bana tertemiz bir soy bağışla. Sen yakarışı en iyi duyansın.

     10612             4   Nisa                              40

  اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ وَاِنْ تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ اَجْرًا عَظٖيمًا

  İnnallâhe lâ yazlimu misgâle zerrah, ve in teku hasenetey yudâıfhâ ve yué'ti mil ledunhu ecran azîmâ.

  Allah zerre kadar zulüm yapmaz. Küçücük bir iyilik olsa onu kat kat artırır ve kendi katından da büyük bir ödül verir.

     11134             4   Nisa                              67

  وَاِذًا لَاٰتَيْنَاهُمْ مِنْ لَدُنَّا اَجْرًا عَظٖيمًا

  Ve izel leâteynâhum mil ledunnâ ecran azîmâ.

  O takdirde kendilerine katımızdan büyük bir ödül elbette verirdik.

     11255             4   Nisa                              75

  وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ وَالْمُسْتَضْعَفٖينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذٖينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اَخْرِجْنَا مِنْ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ اَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصٖيرًا

  Ve mâ lekum lâ tugâtilûne fî sebîlillâhi vel mustad'afîne miner ricâli ven nisâi vel vildânillezîne yegûlûne rabbenâ ahricnâ min hâzihil garyetiz zâlimi

  ehluhâ, vec'al lenâ mil ledunke veliyyâ, vec'al lenâ mil ledunke nasîrâ.

  Size ne oluyor da Allah yolunda ve Ey Rabbimiz bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir dost gönder, katından bize bir yardımcı

  gönder! diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için savaşmıyorsunuz!

     11260             4   Nisa                              75

  وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ وَالْمُسْتَضْعَفٖينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذٖينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اَخْرِجْنَا مِنْ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ اَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصٖيرًا

  Ve mâ lekum lâ tugâtilûne fî sebîlillâhi vel mustad'afîne miner ricâli ven nisâi vel vildânillezîne yegûlûne rabbenâ ahricnâ min hâzihil garyetiz zâlimi

  ehluhâ, vec'al lenâ mil ledunke veliyyâ, vec'al lenâ mil ledunke nasîrâ.

  Size ne oluyor da Allah yolunda ve Ey Rabbimiz bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir dost gönder, katından bize bir yardımcı

  gönder! diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için savaşmıyorsunuz!

     28119            11   Hud                                1

  الَر كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَكٖيمٍ خَبٖيرٍ

  Elif lâm râ, kitâbun uhkimet âyâtuhû summe fussılet mil ledun hakîmin habîr.

  Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı hale getirilmiştir.

     37102            17   isra                               80

  وَقُلْ رَبِّ اَدْخِلْنٖى مُدْخَلَ صِدْقٍ وَاَخْرِجْنٖى مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَلْ لٖى مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَانًا نَصٖيرًا

  Ve gur rabbi edhılnî mudhale sıdgıv ve ahricnî muhrace sıdgıv vec'al lî mil ledunke sultânen nasîrâ.

  Şöyle yakar: Rabbim! Beni, gireceğim yere doğruluk dürüstlükle sok, çıkacağım yerden doğruluk dürüstlükle çıkar. Katından bana yardımcı bir güç /

   kanıt ver.

     37560            18   Kehf                               2

  قَيِّمًا لِيُنْذِرَ بَاْسًا شَدٖيدًا مِنْ لَدُنْهُ وَيُبَشِّرَ الْمُؤْمِنٖينَ الَّذٖينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ اَجْرًا حَسَنًا

  Gayyimel liyunzira beé'sen şedîdem mil ledunhu ve yubeşşiral mué'minînellezîne yağmelûnes sâlihâti enne lehum ecran hasenâ.

  Katından dosdoğru gelen açık bir söz olarak indirdi onu. Ki, zorlu bir iş ve oluş konusunda uyarsın ve barışa yönelik hayırlı ameller sergileyen

  müminlere, kendileri için güzel bir ödül öngörüldüğünü muştulasın...

     37642            18   Kehf                              10

  اِذْ اَوَى الْفِتْيَةُ اِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا اٰتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ اَمْرِنَا رَشَدًا

  İz evel fityetu ilel kehfi fegâlû rabbenâ âtinâ mil ledunke rahmetev ve heyyié'lena min emrinâ raşedâ.

  Hani, o yiğit gençler o mağaraya sığındılar da şöyle dediler: Ey Rabbimiz, katından bir rahmet ver bize ve bizim için bir çıkış yolu lütfet işimize.


     38574            18   Kehf                              65

  فَوَجَدَا عَبْدًا مِنْ عِبَادِنَا اٰتَيْنَاهُ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا وَعَلَّمْنَاهُ مِنْ لَدُنَّا عِلْمًا

  Fevecedâ abdem min ıbâdinâ âteynâhu rahmetem min ındinâ ve allemnâhu mil ledunnâ ılmâ.

  Orada, kullarımızdan öyle bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, lütfumuzdan bir ilim öğretmiştik.

     38692            18   Kehf                              76

  قَالَ اِنْ سَاَلْتُكَ عَنْ شَیْءٍ بَعْدَهَا فَلَا تُصَاحِبْنٖى قَدْ بَلَغْتَ مِنْ لَدُنّٖى عُذْرًا

  Gâle in seeltuke an şey'im bağdehâ felâ tusâhıbnî, gad belağte mil ledunnî uzrâ.

  Mûsa dedi ki: Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme. Vallahi, öyle bir durumda benden ayrılmakta mazur sayılacaksın.

     39159            19   Meryem                           5

  وَاِنّٖى خِفْتُ الْمَوَالِىَ مِنْ وَرَائٖى وَكَانَتِ امْرَاَتٖى عَاقِرًا فَهَبْ لٖى مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا

  Ve innî hıftul mevâliye miv verâî ve kânetimraetî âgıran feheb lî mil ledunke veliyyâ.

  Ben, arkamdan gelecek yakınlarımdan endişe ediyorum. Karımsa kısır. O halde, katından bana bir dost bağışla;

     39242            19   Meryem                          13

  وَحَنَانًا مِنْ لَدُنَّا وَزَكٰوةً وَكَانَ تَقِيًّا

  Ve hanânem mil ledunnâ ve zekâh, ve kâne tegıyyâ.

  Katımızdan bir kalp yumuşaklığı, bir temizlik verdik. Korunan biriydi o.

     41018            20   Taha                             99

  كَذٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ اَنْبَاءِ مَا قَدْ سَبَقَ وَقَدْ اٰتَيْنَاكَ مِنْ لَدُنَّا ذِكْرًا

  Kezâlike negussu aleyke min embâi mâ gad sebag, ve gad âteynâke mil ledunnâ zikrâ.

  İşte böylece, geçip gitmişlerin haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Biz sana katımızdan da bir zikir vermişizdir.

     41577            21   Enbiya                           17

  لَوْ اَرَدْنَا اَنْ نَتَّخِذَ لَهْوًا لَاتَّخَذْنَاهُ مِنْ لَدُنَّا اِنْ كُنَّا فَاعِلٖينَ

  Lev eradnâ en nettehıze lehvel lettehaznâhu mil ledunnâ in kunnâ fâılîn.

  Eğer bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi katımızdan edinirdik. Ama böyle yapanlar değildik/yapsaydık öyle yapardık.

     48481            27   Neml                               6

  وَاِنَّكَ لَتُلَقَّى الْقُرْاٰنَ مِنْ لَدُنْ حَكٖيمٍ عَلٖيمٍ

  Ve inneke letuleggal gur'âne mil ledun hakîmin alîm.

  Emin ol ki, sen bu Kur'an'a Hakîm ve Alîm bir kudret tarafından muhatap kılınıyorsun.

     50506            28   Kasas                            57

  وَقَالُوا اِنْ نَتَّبِعِ الْهُدٰى مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ اَرْضِنَا اَوَلَمْ نُمَكِّنْ لَهُمْ حَرَمًا اٰمِنًا يُجْبٰى اِلَيْهِ ثَمَرَاتُ كُلِّ شَیْءٍ رِزْقًا مِنْ لَدُنَّا وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

  Ve gâlû in nettebiıl hudâ meake nutehattaf min ardınâ, e ve lem numekkil lehum haramen âminey yucbâ ileyhi semerâtu kulli şey'ir rizgam mil ledunnâ

  ve lâkinne ekserahum lâ yağlemûn.

  Dediler ki: Eğer seninle birlikte yol alırsak, yerimizden, yurdumuzdan oluruz. Biz onları, katımızdan rızık olarak gelen tüm ürünlerin derlenip

  toplandığı güvenli, saygıdeğer bir mekâna yerleştirmedik mi? Ama onların çokları bilmiyorlar.

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol